DIŞ POLİTİKA ULUSLARARASI KURULUŞLAR VE MHP’NİN TEMEL DIŞ POLİTİKA YAKLAŞIMLARI 15. DÖNEM SİYASET VE LİDERLİK OKULU A GRUBU ÖĞRENCİLERİNDEN

29 Mayıs 2020 12:32 Metin CANLI
Okunma
2606
DIŞ POLİTİKA ULUSLARARASI KURULUŞLAR VE MHPNİN TEMEL DIŞ POLİTİKA YAKLAŞIMLARI 15. DÖNEM SİYASET VE LİDERLİK OKULU A GRUBU ÖĞRENCİLERİNDEN

 

DIŞ POLİTİKA ULUSLARARASI KURULUŞLAR VEMHP’NİN TEMEL DIŞ POLİTİKA YAKLAŞIMLARI

15. DÖNEM SİYASET VE LİDERLİK OKULU

A GRUBU ÖĞRENCİLERİNDEN

 

METİN CANLI

 

Temel Dış Politika Yaklaşımı

Milliyetçi Hareket Partisine göre dışpolitikanın anlaşılabilmesi için öncelikle Başbuğ Alparslan Türkeş’infikirlerini anlamak gerekir. Başbuğ, kaleme aldığı 9 Işık doktrininde dışpolitika görüşlerine de yer vermiştir.

Başbuğ’a göre “Geniş caddelerinde sulhteraneleri arka sokaklarında harp marşları çalınan bugünkü dünyamızda sorunlarıçok, çözümleri güç olan geri kalmış ülkeler alevler içinde yanıp tutuşurkenbunların tahrikçisi ve hatta seyircisi olanlar unutulmamalıdırlar ki, bir günaynı akıbetin kucağına düşmekten kendilerini kurtaramayacaklardır. Çünkügüneşin doğduğu yerle battığı yer arasındaki mesafe her gün biraz dahakısalmakta, dünya her gün biraz daha küçülmektedir. Bilhassa ifade etmekisterim ki, söylediğini yapamayan, yaptığını söyleyemeyen, göründüğü gibiolmayan; olduğu gibi görünemeyen böylece kendini kandıran insanlık içindebulunduğu ve gitgide artan bu çelişkilerden kurtulmadıkça, yüksek ahlakideğerlere yönelmedikçe ve vicdanlarda bir denge kurulmadıkça hiçbir siyasirejim ve hiçbir siyasi doktrin insanlığı mutluluğa götüremeyecektir. Dünya,buna ait örnek ve ispatlarla doludur.”( )

Buradan da anlaşıldığı gibi Başbuğ, dünyadabarış istiyor gibi görünen ancak geri planda savaş isteyen buna hizmet edenpolitikaların dünyamızın sorunlarını çözmeyeceğini, ileride bu politikalarıgüdenlerinde ayın duruma düşeceğini belirtmiş, yürütülen dış politikada dürüstolunması gerektiğini ifade ederken, insanlığın ahlaki değerlerden uzak birpolitika ile insanların mutluluğa erişemeyeceğini belirtmiştir.

Ayrıca yine Başbuğ; ”Dünya üzerindesömürgeciliğin siyasî ve ekonomik kıskaçlarından birincisi ve yüksek basınçmerkezleri arasında doğacak olan fırtınaların tahribatı önlenemez.” ( )sözleriyle her türlü sömürgeye karşı olduğunu, milletlerin özgür ve egemenolmalarını savunmuştur. Başbuğ’a göre sömürü siyaseti yerine denge vekarşılıklı menfaat siyaseti esas alınmalıdır. Yani siyasi kıskaç, sömürülenülkeler üzerinden kaldırılmaktadır. Milletlere hürriyet verilmekte,egemenlikleri tanınmaktadır. Ancak ekonomik kıskaçlarda birincisi kadar belirlive büyük farklar görülmemektedir. Bu hâl dünyamızda milletler ailesi arasındaekonomik ve sosyal dengeyi belirli bir şekilde bozmaktadır.

Devletler arası ilişkilerde, sömürmek veyasömürülmek duygusu ve fikri yerine karşılıklı menfaat dengesi kurmak esasalınmalıdır.

Başbuğ Alparslan Türkeş; Türk dünyası ileilgili görüşlerini ise şu şekilde aktarmıştır:

“Benim fikrime göre her şeyden mühim olanvesair sahada en ileri dereceye ulaşması için çalışmak lazımdır... Turan, yaniTürk Birliği yalnız Asya’dakiler değil, bütün Türklerdir. Yani ilmî manasındanbaşka olarak Türkiye’dir. Memleketimizin ilim, irfan, sanayi, iktisadı bütünyeryüzündeki Türklerdir. Yani Türk Birliği yalnız Asya’dakilerle değil,Bulgaristan’daki, Yunanistan’daki vesair yerlerdeki Türkleri de içine alan birmefhumdur.” ( ) diyerek Türk Birliğinin kurulması gerektiğini; dışpolitikamızın buna yönelik kurulması için çaba gösterilmesi gerektiğini önemlevurgulamıştır.

Partimizin 2009 yılında hazırlamış olduğuparti programında dış siyaset, Türk dünyası ilgili ve alakalı görüşlerimiz deaçıkça belirlenmiştir;

Türkiye’nin millî güvenliğini ve millîçıkarlarını korumak ve geliştirmek; çevremizde barış, istikrar ve güvenlikkuşağı oluşturmak; başta komşularımız olmak üzere, bütün ülkelerle karşılıklısaygı ve yarara dayalı ilişkiler kurmak; mevcut sorunları Türkiye’nin hak veçıkarları korunarak uluslararası hukuk çerçevesinde adil ve kalıcı çözümlerekavuşturmak millî dış politikamızın temel hedefleridir. Uluslararası işbirliğine önem veren etkin bir dış politika; dış politikamızın esası bölgemizdeve dünyada barışı sağlayarak sürekli kılmak ve uluslararası iş birliğinigeliştirmektir. Lider ülkeler arasında yer almak için, ülkemizin coğrafi,stratejik ve jeopolitik konumunu dikkate alan, bölgesel ve uluslararası barışakatkıları da içeren etkili bir dış politika izlenecektir.

Dış politikada, devlet ciddiyeti, üslubu veanlayışıyla hareket edecek olan partimiz; 21’inci yüzyılın stratejik odağıdurumundaki Avrasya jeopolitiğinin merkezinde yer alan Türkiye’nin dünya siyasetindeve uluslararası ilişkilerde güçlü, itibarlı, sözü dinlenen, dostluğu aranan vedostluğuna güvenilen bir ülke olmasını sağlayacaktır.

Başta komşularımız olmak üzere, tümülkelerle dostane ilişkilerin kurulup ilerletilmesi, uluslararası mahiyet arzeden her türlü bölgesel iş birliğine yönelik oluşumların teşvik edilerek, bugirişimlere uluslararası camianın etkili bir üyesi olarak dâhil olunması ileanlaşmazlıkların barışçı yollardan çözülmesi, bölgesel ve küresel düzeydebarış, istikrar, güvenlik ve ortak refaha katkıda bulunulması dış politikamızınöncelikli hedefleridir.

Bölgesinde lider ülke olarak Türkiye;Kafkasya - Balkanlar - Orta Doğu üçgeninde iş birliğinin geliştirilmesini veistikrarın hâkim olmasını sağlayacak bir dış politika takip edecek, bölgeyiistikrarsızlaştıran, kan ve gözyaşı getiren hiçbir küresel projenin içinde yeralmayacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi, uluslararasıilişkilerde herhangi bir ön yargı ile yaklaşmamakta, gelişmeleri ve sorunlarıgerçekçi ve çok yönlü millî bir strateji çerçevesinde değerlendirmektedir. Türkmilleti için vazgeçilemez nitelik taşıyan unsurlar; millî kültürümüze, toprakbütünlüğümüze ve üniter devlet yapımıza olan saygıdır.

Partimiz, uluslararası ilişkilerde diğerdevletlerin bağımsızlık, ülke bütünlüğü ve iç işlerine karışmamayı temel ilkeolarak benimsemekte ve bu anlayışı diğer devletlerden de beklemektedir.

Ülkemizin konumu, tarihî ve sosyokültürelyapısı itibarıyla büyük ve köklü bir devlete sahip olduğu hususu göz ardıedilmeyerek, sadece ticareti esas alan bir anlayış değil; tarihî ve kültürelboyutları da dikkate alan şahsiyetli bir dış politika belirlenecektir.

Türkiye’ye karşı tarihten gelen husumetleribugüne taşıyan ve Türkiye’nin millî çıkarlarını hedef alan ülkelere karşı,uluslararası hukuk ve meşruiyet çerçevesinde gereken caydırıcı politikalaruygulanacaktır.

Milliyetçi Hareket’in “Lider ÜlkeTürkiye" ülküsünün en önemli unsurlarından birisi, Türkiye’nin bağımsız,etkili ve sonuç alıcı bir dış politika izleyebilmesidir.

 

TÜRKDÜNYASI

Türk dünyası, dış politikamızın önceliklive ayrıcalıklı ilgi alanıdır. Kıbrıs, Kafkasya ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleriile Balkan ülkeleriyle ilişkilerin başta ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürelolmak üzere, her alanda geliştirilmesi ve derinleştirilmesi dış politikamızıntemel hedeflerinden birisidir.

Avrasya jeopolitiğinin merkezindebulunmanın sunduğu fırsatları stratejik bir vizyonla değerlendirecek olanTürkiye, bölge ülkelerinde barış ve istikrarın sağlanması ve korunması amacıylaekonomik iş birliği projelerini hayata geçirilecektir.

Türkiye dışındaki soydaş ve akrabatopluluklarıyla, uluslararası hukuk ve devletler arası ilişkilere yön verenesaslar çerçevesinde yakından ilgilenilecek ve gerekli kurumsal iş birliğiyapılanmaları öncelikle oluşturulacaktır.

KIBRISPOLİTİKASI

Kıbrıs, Türkiye’nin en önemli millîdavasıdır. Türkiye’nin Kıbrıs üzerinde Kurucu Antlaşmalardan kaynaklananvazgeçilemeyecek ve tartışılamayacak ahdi hak ve yükümlülükleri bulunmaktadır.Siyasi çözüm kapsamında Türkiye’nin etkin ve fiilî garantisinin sulandırılmasıya da olumsuz etkilenmesi hiçbir şart altında kabul edilmeyecektir.

Partimiz, Kıbrıs’ta tek gerçekçiuygulanabilir ve yaşayabilir çözümün; iki bölgeli, iki milletli ve iki devletlibir ortaklık yapılanmasına dayanması gerektiğine inanmaktadır.

ABİLE İLİŞKİLER

Türkiye-AB ilişkilerinin niteliği, zeminive çerçevesinin açıklığa ve yeni bir tanıma kavuşturulması gerekligörülmektedir. Partimiz, AB ile ilişkileri Türkiye için bir “kimlik ve kadersorunu" olarak görmemektedir.

Türkiye’nin ne pahasına olursa olsun AvrupaBirliği’nin yörüngesinde sürüklenmeye mecbur, mahkûm ve muhtaç olmadığınısavunmaktadır.

Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin millîbirliği ve bütünlüğü; terör ve bölücülük; Kıbrıs, Yunanistan ve Ermenistan konularındakiyaklaşımı Türkiye’nin menfaatlerine zarar vermemesi kaydıyla ortaklıkmüzakerelerinin sürdürülmesi ve tam üyelik dışındaki yaklaşımların kabuledilmemesi politikamızın esasını oluşturmaktadır. Avrupa Birliğine dâhilülkelerin millî duyarlılıklarımıza gösterecekleri saygı, bu ülkelerle olanilişkilerimizin geleceğini belirleyecek temel kriterleri oluşturacaktır.

ÇOKYÖNLÜ DIŞ POLİTİKA

Tarih süreci içinde Balkanlar’danKafkasya’ya, Orta Doğu’dan Orta Asya’ya uzanan çok geniş coğrafyadaki ülkelerlepaylaştığı ortak tarih ve kültürel değerler ile uzun geçmişi olan Batı dünyasıile ilişkilerin temelini oluşturan demokratik değerlerin ülkemizin önemli birstratejik birikimi olduğu gerçeğinden hareketle, Türkiye’nin millî güçkaynakları topyekûn seferber edilerek akılcı, kararlı, tutarlı, gerçekçi,dinamik ve çok yönlü bir dış politika izlenecektir.

ABD ile ilişkilerimizin ekonomik, siyasi vegüvenlik boyutlarıyla her iki tarafın karşılıklı çıkarlarına hizmet edecekşekilde, eşitlik ve karşılıklılık temelinde yürütülmesi esas olacaktır.

Başta Rusya ve İran olmak üzere, Karadenizve Hazar Havzası ülkeleri, Balkan ve Orta Doğu ülkeleriyle barış, istikrar vebölgesel iş birliğini hedef alan ilişkilerin ve ortak ekonomik projeleringeliştirilmesi için çok yönlü politikalar izlenecektir.

Afrika, Uzak Doğu ve Güneydoğu Asyaülkeleriyle ilişkilerimizin geliştirilmesi ve dinamik bir ekonomik iş birliğiortamının yaratılması özel bir önem taşımaktadır.

Irak politikamızın esası, Irak’ın toprakbütünlüğünün muhafaza edilmesine ve Irak’taki Türkmen varlığının haklarınınkorunmasına, Irak topraklarının Türkiye için güvenlik tehdidi oluşturmamasınadayanmaktadır.

Irak topraklarından ülkemize yönelen fiilîterör tehdidi ve saldırıları karşısında, burada yuvalanan terör unsurlarınıntasfiyesi için Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarıkullanılacak, millî güvenliğimiz için gerekli bütün tedbirler alınacaktır.

Görüldüğü gibi partimiz dış politika ileilgili temel görüşlerini parti programında ayrıntılı olarak belirtmiştir. Bizimpartimiz hiçbir zaman başka bir milletin hakkına hukukuna gasp edilmesitaraftarı olmamış, aksine karşılıklı menfaat, ekonomik iş birliği ilkesinevurgu yapmıştır. Ülkelerin sömürgeleştirilmesine her zaman karşı çıkmıştır.Avrupa Birliği’nin bizim için olmazsa olmaz bir yapı olmadığını, bu yapıyakoşulsuz, şartsız, tam üyelik sağlanırsa bizim menfaatimize olacağını diğerdurumlarda bizim için vazgeçilmez olmadığını parti programımızda da görebilmekteyiz.2018 yılında hazırlanan Seçim Beyannamemizde de dış politikamızın esasları yineayrıntılı olarak anlatılmıştır.

 

 

TEMELİLKE VE ESASLARIMIZ

Dış politikamızın esası, bölgemizde vedünyada barış ve istikrarı sağlayarak sürekli kılmak ve uluslararası iş birliğini,karşılıklı saygı ve dostluğu yaymak ve geliştirmektir. Partimiz, uluslararasıilişkilerde diğer devletlerin bağımsızlık, ülke bütünlüğü ve iç işlerinekarışmamayı temel ilke olarak benimsemekte ve diğer devletlerden de bu ilkeyeuygun bir tutum beklemektedir.

Türkiye'nin millî güvenliğini ve millîçıkarlarını korumak ve geliştirmek; çevremizde barış, huzur, istikrar vegüvenlik kuşağı oluşturmak; başta komşularımız olmak üzere bütün ülkelerlekarşılıklı saygı ve menfaate dayalı uzun vadeli dostane ilişkiler kurmak;mevcut sorunları Türkiye'nin hak ve çıkarları korunarak uluslararası hukukçerçevesinde adil ve kalıcı çözümlere kavuşturmak, dış politikamızın özünüoluşturmaktadır. Uluslararası iş birliği odaklı, caydırıcı, çok yönlü ve çokboyutlu bir dış politika yürütülmesini gerekli görüyoruz.

Dış politikada, devlet ciddiyeti, üslubu veanlayışıyla hareket edilmeli, Türkiye'nin dünya siyasetinde ve uluslararasıilişkilerde güçlü, itibarlı, sözü dinlenen, dostluğu aranan ve dostluğunagüvenilen bir ülke olmasını sağlayacak bir politika izlenmelidir.

Başta komşularımız olmak üzere tümülkelerle dostane ilişkilerin kurulup ilerletilmesi, uluslararası mahiyet arzeden her türlü bölgesel iş birliğine yönelik oluşumların teşvik edilmesi, çoktaraflı uluslararası kuruluşların etkili bir üyesi olarak anlaşmazlıklarınbarışçı yollardan çözülmesinin teşvik edilmesi, bölgesel ve küresel düzeydebarış, istikrar, güvenlik ve ortak refaha katkı sunulması, iş birliği odaklıdış politikamızın öncelikleri arasındadır.

Birleşmiş Milletler sisteminde reformagidilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede partimiz, Türkiye'nin BM GüvenlikKonseyinin daimî üyelerinden biri olması, uluslararası güvenlik ve barışıntemini adına daha büyük rol üstlenmesi gerektiğini savunmaktadır.

Küresel ölçekte etkisi ve saygınlığı olanbir uluslararası aktör olmak için, ülkemizin coğrafî, stratejik ve jeopolitikkonumunu dikkate alan, bölgesel ve uluslararası barışa katkıları da içerenetkili ve aktif bir dış politika izlenmelidir.

Milliyetçi Hareket'in "Lider ÜlkeTürkiye" ülküsünün en önemli unsurlarından birisi, Türkiye'nin bağımsız,etkili ve sonuç alıcı bir dış politika izleyebilmesidir. Bu kapsamda,Türkiye'ye karşı tarihten gelen husumetleri bugüne taşıyan ve Türkiye'nin millîçıkarlarını hedef alan ülkelere karşı, uluslararası hukuk ve meşruiyetçerçevesinde gereken caydırıcı politikalar uygulanmalıdır. Dış politikanıncaydırıcı olması için siyasi, ekonomik ve gerekirse askerî her araç tereddütedilmeden kullanılmalı, Türkiye'nin sert ve yumuşak güç kaynakları bir aradadeğerlendirilerek Türkiye aleyhine düşmanca girişimlerde bulunulmasının önünegeçilmelidir.

ÇOKYÖNLÜ VE ÇOK BOYUTLU DIŞ POLİTİKA

Tarihî süreç içinde Balkanlar’danKafkasya'ya, Orta Doğu'dan Orta Asya'ya uzanan çok geniş bir coğrafyadakiülkelerle paylaştığı ortak tarih ve kültürel değerler ile uzun geçmişi olanBatı dünyası ile ilişkilerimizin temelini oluşturan demokratik değerler,ülkemiz için çok önemli bir stratejik birikimdir. Bu gerçekten hareketle,Türkiye'nin millî güç kaynakları topyekûn seferber edilerek akılcı, kararlı,tutarlı, gerçekçi, dinamik ve çok yönlü bir dış politika izlenmeli, gelenekseldiplomatik ilişkilerimiz, kamu diplomasisi ve parlamenter diplomasi ileçeşitlendirilerek güçlendirilmelidir.

ABD ile ilişkilerimizin ekonomik, siyasi vegüvenlik boyutlarıyla her iki tarafın karşılıklı çıkarlarına hizmet edecekşekilde, eşitlik ve karşılıklılık temelinde yürütülmesi esas olmalıdır. NATOkapsamında bir müttefikimiz olan ABD'nin, Türkiye-ABD ilişkilerinin ikili birilişki olmanın ötesinde Avro-Atlantik bölgesi ve hatta dünya barış ve istikrarıaçısından kritik önem taşıdığı gerçeğine uygun ve Türkiye'nin menfaatleridoğrultusunda politikalar izlemesi sağlanmalıdır.

21'inci yüzyılın stratejik odağıdurumundaki Avrasya jeopolitiğinin merkezinde yer alan Türkiye, başta Rusya veİran olmak üzere Karadeniz ve Hazar Havzası ülkeleriyle barış, istikrar vebölgesel iş birliğini hedef alan ilişkilerin ve ortak ekonomik projeleringeliştirilmesi için çok yönlü ve uzun vadeli politikalar izlemelidir. KaradenizEkonomik İş Birliği Örgütü ve Şangay İş Birliği Örgütü gibi bölgeselkuruluşların faaliyetlerine daha fazla iştirak edilmeli, Türkiye'nin ağırlığıve etkisi layık olduğumuz seviyeye çıkarılmalıdır.

Görüldüğü gibi Milliyetçi Hareket Partisikurulduğu günden bu yana gerek iç siyasette gerekse de dış siyasette dengesiyasetini temel esas olarak almıştır.

DIŞPOLİTİKAMIZDAKİ GÜNCEL MESELELER

LİBYA,KIBRIS DOĞU AKDENİZ MESELELERİ

Ülkemiz küresel rekabetin oldukça fazlaolduğu kutuplaşmanın giderek arttığı gerek coğrafi olarak gerekse de siyasiolarak yaşanan en önemli hadiselerin ya içinde ya da yakınında bulunmaktadır.Dış güçlerin Orta Doğu üzerinde kurmuş oldukları politikalar bizim beka sorunuyaşatmamıza, zemin hazırlamaktadır. Bu şartlarda resmen ülkenin kaderinicoğrafya belirler diyebiliriz.  Bizlerdecoğrafyamızın kaderini yaşamakta, kritik bir bölgede bulunmaktayız. Ülkemiziçin bulunmuş olduğu bölgede gerek Avrupa’da gerekse de Orta Doğu ve Balkanlar’dasöz sahibi olabilmek çok önemlidir. Çünkü bizim bekamıza göz dikenler boşdurmayıp sürekli bizi yıpratmaya çaba göstermektedirler. Hâl böyleyken buçabaları boşa çıkarabilecek karşı hamleler geliştirecek gerek ekonomik olarakgerek askerî olarak gerekse de bilimsel olarak ülkemizi sağlam bir şekildegeliştirmeliyiz. Yetiştirdiğimiz evlatlarımızın vatana, millete faydalı olabilmesikendilerini hem manevi hem de bilimsel olarak geliştirerek yetiştirmemizgerekmektedir. Bugün gerek iç politikamızda gerekse de dış politikamızda butarzda yetişmiş bireyler gayet doğru hamleler yapabilecek, ülkemizi her alandageliştirme kabiliyetine sahip olacaklardır. Çünkü dış politikada yapılanhamleler hayati öneme sahiptir; örneğin Libya ile yapılan anlaşma Sayın DevletBahçeli’nin de desteğiyle çok kritik bir hamle hâline gelmiştir. Bu anlaşmayıyapmaya götüren Başbuğ’un bizlere miras bıraktığı MHP aklı ve ülküsüdür,milliyetçiliğidir. Tabii ki Lider Devlet Bahçeli’nin ileri görüşlülüğü veferasetidir. Yıllardır dış politikada çok önemli yanlışlara imza atan hükûmet, bugün MHP’nin fikrini de desteğini de alarak kritik anlaşmalara imza atabilir hâlegelmiştir.

Baktığımızda Libya ile yapılan anlaşmaİsrail’i, Mısır’ı devre dışı bırakmıştır. Avrupa’ya doğal gazını taşımayıhedefleyen İsrail’i şoka uğratmıştır. Güney Kıbrıs Rum yönetimi bu sayede bualanda başka ülkelere petrol ve diğer her türlü yer altı kaynaklarınaraştırılması için bir başka ülkeyle anlaşma yapamayacaktır. Ayrıca iriliufaklı adaların münhasır ekonomik alanı olduğunu iddia eden Yunanistan ve GüneyKıbrıs Rum yönetimi Türkiye’nin denizlere olan büyük sınırını görmezden gelmeyeçalışarak resmen bizim deniz sularımızı işgal etmek istemektedirler. Oysakiuluslararası hukuk açıktır. Kara parçasından ayrı olan adaların münhasır ekonomiksınırları olmayacağı belirlenmiştir. Bu sebepten dolayı verdikleri çababoşunadır. Türkiye kritik bir dönemde kritik bir anlaşma ile hem İsrail ‘e hemMısır’a, Yunanistan’a ve Güney Kıbrıs Rum yönetimine büyük bir darbe vurmuş,resmen ellerini ayaklarını bağlamıştır.

İsrail’in ve Kıbrıs Rum yönetiminin Türkiyeile anlaşmaktan başka çaresi kalmamıştır. Bu bağlamda uluslararası hukukincelendiğinde Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haklı mücadelesi daha iyianlaşılacaktır. Yakın zamanda Libya’ya gönderilmesi planlanan askerîpersonelimiz, Libya ile yapılan bu kritik anlaşmayı bozmak isteyenlere engelolacak, Libya’daki meşru hükûmetin destekçisi olacaktır. Askerimiz Hafterdenilen ABD ajanına karşı sonuna karşı mücadele edecek, Libya’da huzurunyeniden tesisini sağlayacaktır. Türk askerinin Libya’ya gitmesini MilliyetçiHareket Partisi sonuna kadar desteklemektedir. Libya Osmanlının şanlı bayrağıaltında huzurlu günler yaşadığını unutmamıştır. Bu yüzden bizden başkasınagüvenmemiştir. Bizde Libya’nın meşru hükûmetine destek verilmesi zorunluluğunuanlayabilmekte ve desteklemekteyiz.

SURİYE- IRAK MESELELERİ

Türk milleti, tarihi boyunca kabuğunasığmayan, yapısıyla dünyaya diz çöktürmüş, Osmanlı Devleti olarak 600 yıl dünyayahükmetmiş, huzuru ve barışı tesis etmiştir. Böyle asil bir milletin torunlarıolarak biz de bu gücü yeniden tesis edebilmek için elimizden geleni yapmakzorundayız.  Suriye asıl olarak Osmanlıyaaitti yani bizim topraklarımızdı, Kurtuluş Savaşı sonrası bizde kalmasıgerekirken Avrupa’nın baskısı ile maalesef elimizden alınmıştır. Şu anda sınırkomşumuz olan Suriye geçmiş dönemde izlenen yanlış politikalar sonucu bu hâlegelmiştir. Tıpkı Irak’ta olduğu gibi. Başta ABD, Rusya olmak üzere binlercekilometre uzakta olan ülkeler gelmiş Suriye’nin, Irak’ın petrol kaynakları içino ülkelere yerleşmiş bizler bunu maalesef izlemiş, hatta yanlış politikalar ileonların müdahalelerinin önünü açmış bulunmaktayız. Eğer AKP 15 Temmuz Darbe Girişimi’ndensonra Milliyetçi Hareket Partisine sarılmasaydı, Bugün yaşanan kritikgelişmeler bizim ülkemiz için hayal olurdu. Irak döneminde AKP, Lider DevletBahçeli’nin ve partimizin desteğini almış olsaydı bugün Irak’ta Türkmen nüfusuezilmez yok sayılmazdı. O dönemde yapabileceğimiz etkili operasyonlar belki deIrak’ta refahı huzuru tesis etmemizi sağlayabilirdi. Görülüyor ki bugünTürkmenlerin çoğunlukta  olduğu bir ülkeolacakken, kendilerine Kürt diyen kişilerin örgütlerin egemenliği altınagirmiş, terör örgütlerinin birçok yerinde yuvalandığı sonunun nereye gittiğibelli olmayan, her daim karmaşa  içindeolmayacak, sürekli terör sorununa ve iç karışıklıklara maruz kalmayacaktı. 15Temmuz’dan 1,5 ay sonra başlayan Fırat Kalkanı Harekâtı Suriye’de aynı şekildebir terör devleti kurulmasını engelleyecek ilk darbe vurulmuş, bitti denilenTürk ordusunun kudretli gücü tüm dünyaya gösterilmiştir. Daha sonra devam edenZeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtı ile Suriye üzerindeki huzurun sağlanmasıiçin Türkiye’nin söz sahibi olmasını garantör ülke olmasını sağlamıştır. AyrıcaTürkiye operasyonlar ile temizlediği güvenli bölgeleri terk etmemiş, bölgehalkının faydalanabileceği şekilde yeniden etkin bir hâle getirmiştir. Gerekgüvenlik gerek sağlık, eğitim, belediyecilik anlamında da bu bölgelerde yatırımyaparak kalıcı huzuru sağlamıştır. Türkiye’nin bu bölgelerde kalıp kalmamasına,Suriye’de tamamen huzur ortamı oluşacağı dönemde tabii ki Suriye halkındaolacaktır. Ülkemiz gerek yurt içinde gerek yurt dışında terörün belinikırmıştır. Bunun en büyük etkeni lider Devlet Bahçeli’dir.

AVRUPABİRLİĞİ MESELESİ

Avrupa Birliği özellikle Brexit Anlaşmasısonucu Birleşik Krallık ile kopma sürecine gelmiştir. Ayrıca ABD ile arasınınaçık olduğu görülmüş olup, Yunanistan, İtalya, Ermenistan gibi ülkeler ekonomikkrizlerle mücadele etmeye çalışmaktadır. Bir başka Avrupa üyesi Fransa’da SarıYeleklilerin eylemleri bir türlü bastırılamazken; İspanya’da Katalanlarınbaşlattığı ayrılıkçı hareketler devam etmektedir. Avrupa Birliği’ne mensupülkelerde yaşanan ekonomik sorunlar, toplumsal olaylar ve ırkçı hareketlergünden güne kendisini daha çok hissettirmektedir.

AB içerisinde tüm bu gelişmeler hızkazanmışken; Ülkemiz tam aksine güç kazanmaktadır. Türkiye gerek ekonomik gerekaskerî yönden yaptığı büyük atılımlar ile Avrupa Birliği’nin ihtiyaç duyduğu, yaptığıaskerî operasyonlarla tüm oyunları bozan, Orta Doğu’da sözü üstüne sözsöylenemeyecek bir ülke hâline gelmiştir.

 Birdiğer husus Suriye’de ve diğer Orta Doğu ülkelerinde yaşanan karışıklıklardandolayı, göçmenlerin Türkiye üzerinden Avrupa’ya gidebileceği korkusu, Avrupa’yıGeri Kabul Anlaşması yapmaya zorlamıştır. Türkiye anlaşmanın tümgerekliliklerini yerine getirerek yaklaşık 4 milyon Suriyeliyi ülkesindemisafir ettiği hâlde Avrupa Birliği üzerine düşeni yapmamıştır. Geri Kabul Anlaşmasıile ilgili verilen sözler maalesef tutulmamıştır.

Bunlar yetmez gibi bir de ülkemize karşıfaaliyetlerde bulunan terör örgütlerine gizliden gizliye yardım yapılması, AvrupaBirliği’yle olan ilişkileri tamamen çıkmaza sürüklemektedir. Özellikle AvrupaBirliği’nin ve Avrupa Parlamentosunun Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve BarışPınarı Harekâtlarına karşı çıkması da tesadüf değildir. Türkiye’nin toprakbütünlüğüne tehdit oluşturan unsurları ortadan kaldırmasından rahatsız olanAvrupa Parlamentosu Zeytin Dalı, Afrin ve Barış Pınarı Harekâtlarına destekvermemiş, daha da ileri giderek; 24 Ekim 2019 tarihinde büyük bir skandala imzaatarak Barış Pınarı Harekâtı’nı kınamıştır.

 AB’nin, millî bekamıza saygı duymaması,teröristleri özgürlük savaşçısı ve masum gibi göstermeye çalışması, Türkiyeüzerindeki kötü emellerinin, siyasi planlarının bir sonucudur. Bu etkenler ülkemiziAvrupa Birliği’nden uzaklaştırmaya devam edecektir.

Avrupa Birliği’ne dâhil ülkelerin millîduyarlılıklarımıza gösterecekleri saygı, bu ülkelerle olan ilişkilerimizingeleceğini belirleyecek temel kriterleri oluşturacaktır.

Avrupa Parlamentosunun Türkiye ileilişkileri askıya almak için verilen öneriyi kabul etmesi, resmen Türkiyealeyhine olduğunu ispatlamış, terör örgütlerinin avukatlığına soyunması, Ermenisoykırımı iddialarını bize karşı kullanmaya çalışması ve bunun gibi daha birçoksebep; Avrupa’da Türk düşmanlığının ne kadar ileri boyutlara taşındığınıgöstermektedir. 

Ayrıca Avrupa Parlamentosu Rapörtörü’nün, terörsuçundan ceza alan Selahattin Demirtaş’ı ziyaret ederek resmen PKK’ya desteğinigöstermesi, bizim açımızdan kabul edilir bir durum değildir. Bu husustaTürkiye’ gibi tarihî asırlara dayanan ekonomisi günden güne daha güçlenen birülkeyi karşısına alıp, birilerinin talimatıyla terör taşeronluğu yapan PKK,PYD, YPG ve ismini sayamadığım birçok marjinal terör örgütünü destekleyenAvrupa’nın bu konudaki tavrı çok yanlıştır.

 Basın özgürlüğünden insan haklarından bahsedenAvrupa, Gezi Olaylarına büyük bir destek vererek, meşru hükûmete darbe vurmayaçalışmıştır. Türkiye üzerinde etkili oldukları bütün oluşumları devreye sokarakresmen ülkemizde bitmek bilmeyen karmaşa, kaos ve belirsizlik ortamı yaratmakistemişlerdir. Kasıtlı olarak bu olayların Avrupa kanallarında yayımlanarak tümdünyaya servis edilmesi gerçekten çok manidardır.

 Yinebir başka önemli olay, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin başarılı olmadığını anlayanAB ülkeleri yalandan kınama mesajı yayınlayarak Türkiye’yi avutmaya, kandırmayaçalışmıştır. Daha sonra bu olaylardan dolayı ülkemizi suçlayarak, özgürlüklerinülkemizde kısıtlandığı kanaati oluşturulmaya çalışılmış ve her türlü platformdadile getirilmiştir.

Sözde Ermeni soykırımı iddiaları da her fırsattaAB ülkelerinin dilindedir. Bize bir şekilde bu iddiaları kabul ettirmeninyollarını arayan AB her türlü çirkefliği yapmaktadır. AB ülkeleri soykırımdenilince kendi karanlık siciline bakmalıdır. Bu konuda tarihlerinde birçoksoykırım örneği vardır. Hatta bazı bölgelerde bu soykırımlar hâlen devametmekte, hiçbir Avrupa ülkesi buna ses çıkartmamaktadır. Bu hususta amaçlarınaasla ulaşamayacaklardır. Türk milleti soykırım suçunu işlemediğini her şekilde ispatahazırdır. Uluslararası hukuk kurallarına bakıldığı zamanda çabaları boşadır;

 Çünkü 1952 yılında uygulamaya giren soykırımsuçunun engellenmesi sözleşmesi geriye dönük uygulanamaz. Bir ülke kendisikabul etmediği sürece soykırım iddiasıyla suçlanamaz. Avrupa ülkelerinin amacıbir şekilde soykırım iddialarını bize kabul ettirmektir. Bu amaçlarınındevamında gelecek olan bizim topraklarımızın üzerinde Ermenilerin hakkı olduğuve bunun kabul edilmesi gerektiği olacaktır. Asıl amaçları Büyük Ermenistan’ıkurmaktır. Bu amaçla Avrupa Birliği ülkeleri her fırsatı değerlendirmeyeçalışmaktadır. Türkiye bu konuda uyanıktır. Konusuna çok hâkimdir. Bu tarzoyunlara gelmeyecektir.

Tüm bu sebepler Türkiye ile AvrupaBirliği’nin birbirinden uzaklaşmasına sebep olmuştur. Ülkemizin bu şartlardaAvrupa Birliği’ne mecbur olduğunu düşünmek, ziyan olmaktır, en büyükferasetsizlik örneğidir.  Bu husustaBilge Lider’imiz Devlet Bahçeli’nin Avrupa Birliği ile ilgili görüşleriniincelemek gereklidir. Bilge Lider Devlet Bahçeli’nin 27 Mart 2019 tarihindeTBMM grup toplantısında yapmış olduğu konuşma aslında tüm konuyu özetlemiştir.

“Avrupa Birliği üyelik süreci yılanhikâyesine dönmekle kalmayan, taviz koparmaya, temellerimizi dinamitlemeye,tarihî emanetlerimizle oynamaya dayanan bir kapana, bir tuzağa, bir girdababürünmüştür. Geldiğimiz bu aşamada, bırakınız üyeliği, müzakere sürecinin bilesürüp sürmeyeceği belirsizliğini muhafaza etmektedir. Kaldı ki, AvrupaParlamentosu, 6 Temmuz 2017 tarihinde, üyelik müzakerelerinin askıyaalınmasını, âdeta meydan okur gibi, âdeta bu işten vazgeçin der gibi ilanetmiş, lekeli bir karara imza atmıştır. Avrupa Birliği her seferinde karşımızabariyerler dikmiştir.

Her defasında ülkemizin önüne sanalengeller çıkarmış, baskı ve zorlamaları reva görmüştür.

Türkiye Cumhuriyeti onurlu ve omurgalı birdevlettir. Millî onurun ayaklar altına alınmasına müsaade etmeyecektir. Olmayacakbir duaya ‘Amin!’ de demeyecektir

 Şunukabul etmeliyiz ki, Avrupa Birliği, Türkiye ile ilişkilerinde adeta “Soğuk Savaş”psikolojisi içinde hareket etmektedir. Türkiye’ye karşı “Berlin Duvarı” gibihusumet duvarları örülmüştür.

Yüce dinimiz İslam’a karşı oluşan ön yargılarTürk düşmanlığıyla özdeşleşmiş, giderek yaygınlaşmıştır. Türkiye dışlanmakta,aşağılanmakta, küçük görülmektedir.

Maskeler düşmüş, Avrupa zihniyetinin çirkinyüzü gün ışığına çıkmıştır.

Avrupa ülkeleri PKK’yı güya terör örgütlerilistesine almıştır, ama PKK Avrupa’da serbestçe at oynatmaktadır. Brüksel vebazı Avrupa başkentleri PKK’nın bölücü propaganda merkezi hâline gelmiştir.Avrupa değerleri hiçe saymış, eli kanlı teröristlere kucak açılmıştır.

Türkiye’nin teröre karşı haklı ve meşrumücadelesi; ne tuhaftır ki, insan hakları ve demokrasi adına kötülenmiştir.Avrupa ülkeleri, bunu yaparken hiçbir rahatsızlık duymamışlardır.

FETÖ’cü hainler PKK’lılardan sonraAvrupa’nın ikinci gözdesi hâline gelmişlerdir. 15 Temmuz hain FETÖ Darbe Girişimi’neşaibeli ve bulanık yaklaşan Avrupa ülkeleri, FETÖ’cü hainler için bir nevisığınak hâline gelmiştir. Avrupa’da Türkiye’ye muhasım Ermeni muhibi cephesi degenişlemektedir. Irkçılık ve soykırım geleneğinden gelen bazı Avrupa ülkeleriErmeni soykırım yalanlarının peşinden koşmaktadır. Bu kervana son olarakırkçılığı tescilli Hollanda Parlamentosu katılmış, sahte Ermeni iddialarınısahiplenmiştir.

Türkiye’nin AB hayal yolculuğunda,muhataplarının riyakârlığı, ikiyüzlülüğü ve samimiyetsizliği bütünçıplaklığıyla görülmüştür. Göstermelik katılım müzakereleri tıkanmıştır.

Gerçekte Avrupa Birliği üyelik kapısıTürkiye’ye ardına kadar kapatılmıştır. Bu hakikatlerin artık görülmesi,Avrupa’ya karşı millî bir duruş sergilenerek gereken cevabın verilmesi zaruriolmuştur. Buradan açıkça ifade etmek isterim ki;

Avrupa Birliği üyeliği Türkiye için birkimlik sorunu, varoluş sorunu değildir.

Türkiye, Avrupa Birliği’nin yörüngesindekalacak, egemenliğini devredecek uyduruk bir devlet değildir. Türkiye; AvrupaBirliği’ne mecbur değildir, muhtaç değildir, mahkûm değildir.

Ya onurlu, eşit ve saygın bir üyeliğin yoluaçılır ya da evli evine, köylü köyüne gider, Ankara tam bağımsızlığınpusulasıyla geleceğini kurar ve kurgular.

AB’nin nazını, kaprisini, sinir bozucukararlarını çekecek, buna katlanacak ne sabrımız ne de tahammülümüz kalmıştır.Türkiye’ye hasta adam muamelesi yapanlar rezilliklerinde boğulacaklardır.

Bitecekse biter, bu da dünyanın sonu,olmayacaktır. ”görüldüğü gibi Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli AB konusunuçözümleriyle birlikte tüm açıklığıyla ifade etmiştir.

ABDMeselesi

Türk-Amerikan ilişkileri, 18. yüzyılınsonlarından itibaren, Akdeniz’deki Türk limanlarında sürdürülen deniz ticaretiyolu ile gelişmiş ve Osmanlı Devleti ile ABD arasında temaslar başlamıştır. ABDile Cumhuriyet Türkiye’si arasındaki diplomatik ilişki tesisi 17 Şubat 1927 tarihindenota teatisi yoluyla yapılmıştır. İlişkiler, özellikle II. Dünya Savaşı’ndansonra hızla genişleyip derinleşmiştir.

Fakat ilişkilerimizin tarihiniincelediğimizde, ABD’nin her fırsatta ülkemizin iç işlerine, dış işlerine,ekonomisine, bekasına müdahil olma çabaları, ne yazık ki ön plandaçıkmaktadır. 

Yakın tarihte aklımıza gelen olaylardaTürkiye Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın ABDtarafından tutuklanarak cezaevine gönderilmesi, Türkiye’nin ekonomisinevurulmaya çalışan darbelerden biridir.

Yine Rahip Brunson olayını hatırlarsak, ABDBaşkanı Trump’ın ülkemizi tehdit ederek, birçok alanda yaptırım uygulaması,dolar manipülasyonu yaparak, ekonomimizi derin bir şekilde yaralaması,Türkiye’yi Rahip Brunson denilen casusu bırakmaya zorlamıştır.

ABD politikası bizi zorlayıcı, mecbur bırakanbir tarzda devam etmektedir. Yine akıl almaz bir biçimde sınırlarımıza komşuolan ülkelerde bize söz hakkı tanımayarak, sanki sınır komşusu gibi müdahilolmaya çalışmaktadır.

Türkiye’nin aynı zamanda NATO’da damüttefiki olan ABD Orta Doğu’da izlediği strateji ile bizim millî güvenliğimizekarşı tehdit oluşturan PKK, YPG, DEAŞ gibi terör örgütleriyle iş birliğiyapması oldukça düşündürücüdür. Hatta o örgütlere tırlarla silah yardımıyapmakta, daha da ilerisi bu örgütlere askerî eğitim verip birlikte devriyeleratmaktadır. Bu olaylar her şeyi daha anlaşılır bir hâle getirmektedir.

Dahası Türkiye’nin bekasını korumakamacıyla yaptığı Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtlarına engelolmak için her şeyi yapmıştır. Barış Pınarı Harekâtı’nı tehditle durdurmakisteyen Amerikan Başkanı Trump devlet ahlakına uymayacak skandal bir mektupyazarak; Sayın Cumhurbaşkanı’na göndermiştir. Lider’imiz Devlet Bahçeli’nin dedesteğini alarak ABD ye giden Cumhurbaşkanı’mız mektubu Trump’a iade ederek, ülkemizinartık boyun eğmeyen gerekli cevabı hızlı bir şekilde verebilen bir ülkeolduğunu göstermiştir.

Neticede ABD politikası yine aynıdır, tehditlezorla istediğini yaptırmanın peşindedir. Özellikle cumhur ittifakıkurulmasıyla, MHP’nin desteğini alan hükûmet dış politikada gerek ABD’ye karşıgerekse Avrupa Birliği’ne ve diğer ülkelere karşı artık daha doğru ve kararlıhareket etmeye başlamış, Lider Devlet Bahçeli’nin de desteğiyle bugün Libya ileAkdeniz’de anlaşma yapılması gibi doğru kararlar vermeye başlamıştır.

Yine teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın manevioğlum dediği ‘FERHAT ABDİ ŞAHİN’ gibi bir teröristi ağırlamakta aslazorlanmayan ABD ve Avrupa ülkeleri bu teröristi masum göstermek için GENERALMAZLUM KOBANİ ismiyle hitap etmektedir. Türkiye bu konunun bilincindedir vebuna göre önlemlerini almaktadır.

Bir de ülkemizi derinden sarsan, tümkurumlarımızı örümcek ağı gibi sarıp hareket kabiliyetinden yoksun bırakanFETÖ/PYD terör örgütü vardır. ABD resmen bu örgütün yuvası hâline gelmiştir.ABD suçluların iadesi anlaşmasını resmen yok sayarak FETÖ elebaşı FetullahGülen’i bize teslim etmediği gibi, bu kişiyi ve yandaşlarını resmenkorumaktadır. Bu kişileri ülkemize teslim etmemesi aslında ABD’nin gerçekyüzünü ve hedeflerini açıkça ortaya koymaktadır.  Bu olay artık hiç kimseyi şaşırtmamaktadır.Nedeni çok açıktır. ABD devletimizi çökertmek için bu tarz örgütlerikullanmaktadır. Kullanmaya devam edecektir.

Türk milletinin dinî duygulara önemverdiğini bilen ABD bu tarz grupları ele geçirmekte, profesyonel şekildeyetiştirip, ülkemiz üzerinde ne kadar hasar meydana getirebilirse, o kadarıkârdır mantığı ile üzerimize salmaktadır.

Bir diğer konu Türkiye’nin kendinikoruyabilmek amacıyla ABD den Patroit savunma sistemini istemesine rağmen, ABD’ninbu konuda adım atmaması, Türkiye’nin Rusya’dan S400 füze savunma sistemi almasınıgerekli hâle getirmiştir. Bu konu ABD’yi aşırı derecede rahatsız etmiştir.Bundan dolayı bir skandala imza atarak Türkiye’nin de satın aldığı ve parçatedarikçisi olduğu F-35 model uçakların Türkiye’ye teslim edilmeyeceğiniduyurmuştur. Yakın zamanda TRUMP’ın bu yaptırım kararını imzalaması iki ülkearasındaki ilişkileri tamamen kilit noktasına getirmek üzeredir.

Son günlerde ABD senatosu sözde Ermeni soykırımiddiasını bize karşı silah gibi kullanarak, bu soykırımın tanınmasınıyasalaştırma çabasına girmiştir. Bu şartlar altında Türkiye’nin ABD ilesağlıklı ilişkiler kurması mümkün değildir. ABD ülkemiz üzerindeki ve Orta Doğuüzerindeki kötü emellerini, bir kenara bırakıp dünya barışına katkısağlamalıdır.

Hâlbuki dünya siyaseti açısından Türkiye,ABD ilişkileri önemlidir.  ABD tutarsızkararlarıyla, dengesiz siyaset politikasıyla bu ilişkileri günden güne dahagergin hâle getirmektedir. ABD ile ilişkileri daha iyi anlayabilmek için LiderDevlet Bahçeli’nin 13 Kasım 2019 tarihinde yapmış olduğu yazılı basınaçıklamasını incelediğimizde;

“Türkiye-ABD arasındaki siyasi ilişkiler,stratejik bağlantılar diplomatik temaslar, müttefiklik bağları çok sarsıcı vesancılı bir süreçten geçmektedir. İki ülke arasındaki soğukluk, gerginlik vegüvensizlik atmosferi günden güne derinleşip genişlemektedir.

ABD’nin Türkiye’ye hasbi ve dostaneyaklaşmaması, sürekli yaptırım tehdidiyle diyalogları zehirleme arayışı mazurve makul görülemez bir çarpıklıktır.

Türkiye 67 yıldır NATO üyesi, 74 yıldır daABD’yle yakın diyalog hâlindedir. Ancak bahsi uzun süredir yapılan dostluk vemüttefiklik hukuku maalesef devamlı ülkemiz aleyhine gelişmiş, taviz ve geriadım hep Türkiye’den beklenmiştir. Türkiye ile ABD arasında adil, eşit vehakkaniyete dayalı ittifak hukuku yalnızca sözde kalmış, üstelik Türkmilletinin onur ve gururuyla pervasızca oynanmıştır.

Hiç şüphe yok ki, muhatapları açısındanTürkiye’nin dostluğu değerli düşmanlığı ise çok tehlikelidir. Her seferindeTürkiye’ye hakaret dozajı artan tehditler savurmak, millî vakarımızı fütursuzcaküçümseyip aşağılamaya heves etmek hiçbir devlet veya hükûmet başkanının haddiolamayacaktır. Aksi bir davranışa tevessül eden aymazlar ve ahlaksızlarkarşılarında Türk milletinin tamamını bulacaklardır.

Ne yazık ki ABD, Türkiye’ye karşı terör örgütleriyleaynı cephenin içinde aynı emel ve eylem kulvarının izindedir. ABD’nin rotasıterörizme açılmaktadır. Terörle mücadele sürecimizde ABD’nin maksatlı vemahsurlu engeller çıkarıp terör örgütleriyle al takke ver külah içindeolmasının ne hukuken ne vicdanen ne de insanlık değerleri bakımından hiçbirizah ve ifadesi yoktur.

Stratejik ortaklıkla temellenenirtibatların kesilmesiyle birlikte müttefiklik bağlarının kopartılmasıhususunda planlı bir çabanın çoktandır tedavülde tutulduğu bilinen ve saklanmasıartık mümkün olmayan bir gerçektir. Elbette bunun vebali ise tamamıyla ABDyönetiminin sırtındadır.

Türkiye millî güvenliği ve millî bekasınımüdafaa etmek için haklı ve haysiyetli bir mücadelenin tarafıdır.

Sınır ötesinden kaynaklanan terör musibetininkaynağında yok edilmesiyle birlikte teröristlerin etkisiz hâle getirilme hedefiülkemizin takip ve tahkim ettiği millî stratejinin ara etaplarıdır.

Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı,hatta Pençe Harekâtları bütünüyle terör örgütlerinin hain ve hasmane emellerinekarşı icra edilmiştir. Kaldı ki ülke içinde de Kıran Operasyonlarıyla terörünbeli iyice kırılmıştır. ABD’nin bilhassa Barış Pınarı Harekâtı’nı durdurmak,terörle mücadelemizi söndürmek amacıyla tevessül ve teşebbüs etmediği karanlıkyol ve yöntem neredeyse kalmamıştır.

Türk milleti bu kapsamdaki küstahlıklarıibretle, nefretle not etmiştir. ABD Başkanı’nın PKK/YPG’yi kollayan, MazlumKobani kod isimli teröristbaşıyla müzakereyi dayatan, üslup ve seviyesiyerlerde sürünen 9 Ekim 2019 tarihli skandal mektubu eşi benzeri görülmemiş birrezalet olarak millî hafızalara kazınmıştır.

Türkiye’nin barış koridoru tasavvur veteklifine karşı çıkıp terör koridorunu canlı tutmak isteyen küresel muhasımodakların maskesi düşmüş, foyaları ortaya çıkmıştır.

Cinayetlerin azmettiricileri, teröristlereyardım ve yataklık yapanlar meydandadır.

Barış Pınarı Harekâtı’yla yanlış hesap çokşükür kahraman vatan evlatlarının sinesine çarpıp dönmüştür.

İnşa edilmek istenen terör koridorumilletimizin emsalsiz desteği, şehit ve gazilerimizin üstün mücadelelerisayesinde baltalanmış ve dağıtılmıştır.

ABD, terör örgütü YPG/PKK’yı alenendesteklemiş, on binlerce tır dolusu silah yardımıyla tarihin ve insanlığınneresinde durduğunu alçalarak göstermiştir.

Orta Doğu’da istikrarsızlık ve kaosgirdabının sürmesini hedefleyen ABD, emperyal iştah ve izansızlıkla komploüstüne komplo kurmuştur.

Öyle bir noktaya gelinmiştir ki, ABDaskerleriyle PKK’lı teröristler petrol kuyularını gasp etmek için birliktedevriye turlarına çıkmışlardır.

ABD, terör örgütlerini açıktan kollamaklasözde Kürdistan, yani ikinci İsrail Devleti’nin altyapısını oluşturmaya tahammüldenazmetmiş, bu ihanete ayan beyan hizmet ederek politikalarını buna görebelirlemiştir.

Türkiye; komşu ülkelerin huzurunu,barışını, güvenliğini, siyasi ve toprak bütünlüğünü gözetip bu amacın temininegayret ederken, küresel güçlerin başta petrol olmak üzere stratejik çıkarlarıuğruna mazlumları katletmesi, terör örgütlerine refakat etmesi utanç verici birilkellik olarak belirmiştir. Bunun yanında ABD’nin YPG’li teröristbaşınıgeneral diye takdim edip muhatap alması terörizme omuz ve onay vermekten başkaanlam taşımayacaktır.

Tarih bugünkü gibi maneviyat bunalımına,insani değerlerdeki aşınmaya, hukuk ve ahlak ihlallerine pek az tanıklıketmiştir.

Ülkemiz komşu coğrafyalarda barış veistikrarı arzulamaktadır.

Özellikle Astana, Soçi, Cenevre süreçleriSuriye’de siyasi çözüm vasatının oluşturulması bakımından Türkiye’nin aktif vesamimi çabalarıyla gerçekleşmiştir.

Aynı zamanda 17 Ekim 2019’da ABD’yle, 22Ekim 2019’da Rusya’yla yapılan mutabakatlar Türkiye’nin terörle mücadelesiniteyit etmekle kalmamış, bunu da sözü geçen ülkelere kabul ettirmiştir.

Ne var ki, bölücü teröristlerin hâlâ BarışPınarı Harekât bölgesinden çekilmedikleri, dahası tacizlerine devam ettikleriortadadır. ABD’nin Suriye’nin doğu ve güneyindeki petrol sahalarına üşüşmesi,terör örgütlerine buralardan kaynak aktarıp iş birlikçi bazı Körfez ülkelerininkatkısıyla terör devleti kurma niyeti büyük bir yanlış olarak karşımızdadır.” diyerekbu konudaki partimizin ABD ilişkileri ile ilgili genel görüşleriniaçıklamıştır. 

Sonuç olarak; ABD İlişkileri, AvrupaBirliği’ne üyelik, barışçıl dış politika, İslam dünyası ile yakın ilişkiler veçok boyutlu dış politika gibi belirtilen Milliyetçi Hareket Partisiningörüşlerini yansıttığı unsurların günümüz Türkiye’sinin diplomatik çizgisinde“devlet politikası” olarak kabul edilmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır. Ülkemizçok yoğun bir terör saldırısına maruz kalmakta her geçen gün daha sert cevaplarlakarşılık vermektedir. Gerek dış politikada gerek iç politikada hükûmetinMilliyetçi Hareket Partisinin görüşlerine ve Bilge Lider’imiz Sayın DevletBahçeli’nin fikirlerine önem verdiği sürece ülkemiz için tehdit olan unsurlargeri adım atmak zorunda kalacaktır. Ülkemizin birlik ve beraberliğinisağlayacak temel unsurlar tamda buradan güç almaktadır. Unutmamalıyız ki dışpolitikada yapılan yanlışların telafisi çok güçtür.