Ankara'da "Kıbrıs'ta Son Söz" Paneli KKTC BAŞBAKANI TATAR: 1974'TEN 45 YIL SONRA ARTIK BİR MACERA İSTEMİYORUZ

18 Kasım 2019 11:18
Okunma
1685
Ankarada Kıbrısta Son Söz Paneli KKTC BAŞBAKANI TATAR: 1974TEN 45 YIL SONRA ARTIK BİR MACERA İSTEMİYORUZ

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Başbakanı Ersin Tatar, "Biz, 1974'ten 45 yıl sonra artık bir macera istemiyoruz. Kıbrıs Türk halkı kesinlikle tehlikeli oyunlara gelmemelidir. Doğu Akdeniz'de Türkiye ile KKTC'nin birlikteliği milletimize güç katacaktır. Çünkü Türk milleti bunu hak ediyor." dedi.
Türkiye Barolar Birliği (TBB) tarafından TBB Kültür ve Kongre Merkezi'nde "Kıbrıs'ta Son Söz" paneli düzenlendi.
Panelin açılışına, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, KKTC Başbakanı Tatar, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, KKTC Ekonomi ve Enerji Bakanı Hasan Taçoy ve TBB Başkanı Metin Feyzioğlu'nun yanı sıra çok sayıda diplomatik misyon temsilcisi ve davetli katıldı.
KKTC Başbakanı Tatar, burada yaptığı konuşmada, "Uluslararası antlaşmalara göre bütün dünyanın da kabul ettiği Kıbrıs'ta iki eşit halk vardır. Rumlar ve Türkler. Dolayısıyla onların bizden bir üstünlüğü yoktur. O bakımdan şimdi Doğu Akdeniz'de yaşananlar ve Rumların tek taraflı olarak Kıbrıs Cumhuriyeti'nin tanınmışlığını kullanarak bu faaliyetleri, anlaşmaları ve dolayısıyla Kıbrıs Türk halkının haklarına tecavüz etmelerini bizim kabullenmemiz mümkün değildir. " diye konuştu.
Türkiye Cumhuriyeti'nin Başkenti Ankara'da bulunmaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu ve paneli düzenleyenlere teşekkür eden Tatar, şunları söyledi:
"Artık Kıbrıs meselesi daha da önem kazanmıştır. Biz her zaman Türkiye'nin varlığına ve desteğine fevkalade önem verdik. Kıbrıs Türk halkı gelinen bu aşamada Türkiye ile birlikte yürümüştür ve yürümeye de devam edecektir. Bu bizim için vazgeçilmez bir unsurdur. Ama bazı çevreler, Avrupa Birliği'nde federal temelde bir çözümde Türkiye Cumhuriyeti'nin modası geçmiş garantörlüklerin artık şekil değiştirmesi ve buna bağlı başka başka oyunlarla bir bakıma Kıbrıs Türk'ünü Türkiye'den koparmaya çalışmak istemektedirler. Biz böyle bir oyuna gelmeyeceğiz. Kıbrıs Türk'ü asla böyle bir şeye izin vermeyecektir. Kıbrıs meselesi'nde hukukun üstatları ile birlikte Kıbrıs Türk halkının hak, çıkar ve menfaatlerini değerlendirebilmek, artık hukuk temelinde Kıbrıs mücadelemizi daha da ileriye götürmek bize güç vermektedir. Karşımızdakiler ve bizim
Kıbrıs'taki bazı muhaliflerimiz her zaman uluslararası hukuktan bahsetmektedirler. Türkiye'nin Kıbrıs'ta utanmadan işgalci olduğunu söyleyenler vardır. Ben her zaman bunları kınadım. Çünkü Türkiye her zaman hukukun içerisinde hareket etmiştir. Merhum Adnan Menderes'i, Fatin Rüştü Zorlu'yu, Fazıl Küçük'ü, Rauf Denktaş'ı ve onların ekip arkadaşlarını kutlamak lazım. Çünkü 1960 Antlaşmaları ile Türkiye'nin etkin ve fiilî garantörlüğü her zaman sağlanmış, bitmez tükenmez enerjisi ile Erenköy'de mücahit iken onların imdadına yetişen Cengiz Topel ve arkadaşlarını yâd ediyor ve mekânları cennet olsun diyorum. O insanlar oraya Türkiye'nin garantörlük hakkı ile gitti. 1974'e gelene kadar çok şeyler yaşandı. Çok soykırımlar yaşadık. Türk uçakları Kıbrıs Türk'ünün imdadına yetişmiştir. Onun da temelinde garatörlük haklarından doğan Türkiye'nin tek taraflı müdahale hakkı vardır. Bunun altını önemli çiziyorum. Dolayısıyla uluslararası anlaşmalardan Türkiye'nin garantörlük hakkından dolayı Türkiye'miz Kıbrıs'a müdahale edebilmiştir. 1974'e gelinceye kadar Kıbrıs Türk'ü direnebilmiş, kendisini koruyabilmiş, varlığını sürdürebilmiş ve 1974 Barış Harekâtı ile nüfus mübadelesi, kuzeyde Kıbrıs Türk Devleti ve bilahare Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kuruluşu gerçekleşmiştir."

HER ZAMAN YANIMIZDA OLAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NE MİNNETTARIZ
KKTC Başbakanı Ersin Tatar, "Bütün bunları değerlendirdiğimizde nihayetinde hukuksuzluk diye bir şey yoktur. Hukuksuzluğu yapan güney komşularımızdır." ifadesine yer vererek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Çünkü esas işgal edilen Kıbrıs Cumhuriyeti'dir. Kıbrıs Cumhuriyeti'nde Kıbrıs Türklerinin hakları vardı. Uluslararası antlaşmalara göre bütün dünyanın da kabul ettiği Kıbrıs'ta iki eşit halk vardır. Rumlar ve Türkler. Dolayısıyla onların bizden bir üstünlüğü yoktur. O bakımdan şimdi Doğu Akdeniz'de yaşananlar ve Rumların tek taraflı olarak Kıbrıs Cumhuriyeti'nin tanınmışlığını kullanarak bu faaliyetleri, anlaşmaları ve dolayısıyla Kıbrıs Türk halkının haklarına tecavüz etmelerini kabullenmemiz mümkün değildir. Tüm bunlar uluslararası hukuka aykırıdır. Ama biliyoruz ki biraz da hukuk uluslararası camiada biraz da güçlü olmanıza da bağladır. Bizim de yanımızda Türkiye Cumhuriyeti vardır. Onun için de Türkiye'ye minnettarız. Bir kere Türkiye Cumhuriyeti'nin başta Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere hükûmet arkadaşlarının bu konulardaki kararlılığı, atmakta oldukları cesur adımları, söylemleri hem Türkiye Cumhuriyeti'nin hem Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarlarını koruma adına hukuk temelindeki bütün çalışmaları yürekten destekliyoruz. Şu anda benin Başbakanı olduğum hükûmetin 1 Haziran'da güvenoyu alması ile birlikte yaptığımız çalışmalar, verdiğimiz mesajlar ve ortaya koyduğumuz politika ile bütün bu siyasete de katkımızın olduğunu söyleyebiliyorum. O bakımdan hükûmetimizin başarılı olması, hükûmetimizin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin gelişmesine gerçekten katkı sağlayabilmesi için işe koyulduk. Birtakım muhalefet, birtakım başka çatlak sesler ama günün sonunda Türkiye Cumhuriyeti ile başta Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Fuat Oktay'ın da çalışmaları ve destekleri ile 20 Temmuz 2019 tarihinde Türkiye ve KKTC arasında İktisadi ve Mali İş Birliği Anlaşması'nın imzalandı. Bu anlaşmanın bilahare Resmî Gazete'de yayımlanması ve şimdi de uygulanmaya girmesiyle hava değişmiştir. Hava değişmeye devam ediyor. Millî çıkarlarımız millî duruşumuz tek vücut hâlinde Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilerinin daha ileriye götürülmesi ve her zaman KKTC'nin arkasında durduğu esas amacın Kıbrıs Türk halkının refah ve mutluluğunun artırılabilmesi, dolayısıyla Doğu Akdeniz'de istikrarın sürdürülebilmesidir asıl amaç. İstikrarı sürdürülebilmesi için bir kere KKTC'nin yaşaması gerekmektedir. Biz 1974'ten 45 yıl sonra artık bir macera istemiyoruz.  Kesinlikle tehlikeli oyunlara Kıbrıs Türk halkı gelmemelidir. Özellikle Annan Planı'ndan sonra yaşananlar ve orada yapılan büyük haksızlıklar. Hatırlayınız 'Evet.' dersek dünyaya bağlanacaktık, hiçbir yere bağlanamadık. Hâlen daha KKTC'ne ambargolar devam ettirilmektedir, hâlen daha Ercan Havaalanı'na direkt uçuş yoktur. Ercan'a direkt uçuşun olmamasının acaba sebebi nedir? Çünkü büyük bir insan hakları ihlali yapılmaktadır."

SİYASİ EŞİTLİKTEN DEĞİL EGEMEN EŞİTLİKTEN YANAYIZ
KKTC Başbakanı Tatar, Kıbrıs Türk halkının mağdur edildiğini belirterek, "Kıbrıs Türk halkı ekonomik olarak yaşam mücadelesinde mağdur edilmektedir. Bu durum bizi rencide etmektedir. Ekonomik gelişmemize büyük bir engel teşkil etmektedir. Bunu da dünya devletleri ile paylaşmamız gerekmektedir." diye konuştu.
Tatar, bunun sebebini şöyle dile getirdi:
"Çünkü bize göre Şikago Konvensiyonu ve diğer bazı uluslararası hukuk temelinde artık KKTC'de tanırsınız veya tanımazsınız etkin ve fiilî denetimin KKTC makamlarına ait olduğunu Kıbrıs'ta bütün uluslararası antlaşmalar ve ANNAN Planı'na verilen referandum hakkından dolayı iki eşit halk olduğunu Kıbrıs Türk halkına vermiştir. 1960 Antlaşmaları zaten ortadadır. Dolayısıyla Kıbrıs'ta iki eşit halktan birine bu şekilde ambargo uygulanmasının son derece yersiz ve haksız olduğunu daha da derinliğine tartışmamız gerekmektedir. Bu özel görevi TBB Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu'na veriyorum.
Bu özel görevden birisi kapalı Maraş meselesidir. Ecdat malı. Vakıflar İdaresine ait binlerce tapunun ve belgenin ortaya çıkartılması ile Kıbrıs Vakıflar yönetimine teşekkür ediyorum. Türk Tarih Kurumu ve bu mesele ile ilgili çalışmaları olan hukukçulara da teşekkür ediyorum. Çünkü çok büyük emekler verildi. Şu anda ortaya çıktı ki bütün bunlar ecdat malı idi. Şimdi İngiliz geldi. İngiliz zaten çok iyi bilinir.  İngiliz orada birtakım düzenlemeler yapmış olabilir. Ama bizim hukukumuza göre uluslararası hukuka ve vakıf idaresine göre kimse bunu başkasına veremez. Bu kadar basit. Kimin malını sen kime veriyorsun? 1974'ten beri kapalı olan Maraş bölgesinin yarısı açıktır.
Maraş'ın bir bölgesinde binlerce vatandaşımız yaşamaktadır ve gelişmeye açıktır. Dolayısıyla yukarıdan baktığınızda bir kere Gazi Magosa tarihî bir şehir. Namık Kemal'in orada yazıları var. Kıbrıslı Türkler ve Türkler için önemli bir imaj şehridir. Esasında Maraş'ta bir bütün olarak buna bakmak lazım. Doğu Akdeniz'in o liman şehrinde Maraş'ın tamamen açılması ve Magosa'ya kazandırılmasıyla orada fevkalade önemli bir hamle yapmış olacağız.
Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki çalışmalara vermekte olduğu destek ve Maraş açılımı, Ercan'a direkt uçuş seferini eğer gündeme getirebilirsek Kıbrıs'ta yapılan haksızlıkları dünya kamuoyu ile paylaşabilirsek önemli proaktif hamle yapmış sayılırız. O bakımdan bu tür toplantılarda bunları gündeme getirmek, halkımıza umut vermek Kıbrıs Türk'ünün hak ve çıkarlarını koruyarak o topraklarda daha da kökleşerek KKTC'ni yaşatabilmek Akdeniz'deki istikrarın temel anahtarıdır. Biz esasında bir millet iki devletiz. Gelinen aşamada federal temelde bir anlaşmadan ziyade kesinlikle ve kesinlikle artık siyasi eşitlikten değil egemen eşitlikten yanayız. Bu AB çatısı altında iki devlet de olabilir, konfederasyon da olabilir, tamamıyla iki ayrı devlet de olabilir. Çünkü günün sonunda Kıbrıs'ın gerçeklerini bilen hiçbir zaman bir ortaklığın artık sürdürülemez olduğu, Kıbrıslı Rumların niyetlerinin Yunanistan'la birlikte büyük Yunanistan yaratmak olduğu."

RUMLARIN AMACI TÜRKİYE'Yİ DIŞLAYIP ANADOLU'YA HAPSETMEK
KKTC Başbakanı Ersin Tatar, Rum basınını hergün izlediklerini hatırlatarak, "Onların hayalleri Yunanistan, Ege Denizi ve Doğu Akdeniz'i de içine alarak Kıbrıs'ı bir bütün olarak Avrupa Birliği içerisinde Türkiye'yi dışlayıp Anadolu'ya hapsetmek. Niyet ve amaçları bu." diye konuştu.
Bunu kendi insanlarına anlatmaya çalıştıklarını kaydeden Tatar, şöyle devam etti:
"Kıbrıs Türk halkı kendi kimliği, kendi kültürü, kendi şahsiyeti, kendi haysiyeti ile bu yolu taçlandıracaksa bunun yolu kendi devletimizi yaşatmaktan geçer. KKTC'yi yüceltmekten geçer. Anlayış ve politika budur. O bakımdan sizlerden alacağımız destek bizleri cesaretlendirecektir. Kıbrıs davasının bir millî dava olarak Türkiye tarafından her vesileyle dile getirilmesi bizlere cesaret vermektedir. Bu millî davanın sonuçlandırılmasında yüreğimizle çalışmakta olduğumuzu ve büyük bir başarı öyküsü ile bu millî davanın sonuçlanacağına dair hiçbir şüphem yoktur. Çünkü büyük bir başarı öyküsü vardır. Nereden nerelere geldik? 1974'lerde Kıbrıs Türk'ü göç etmeye ve yok olmaya başlamıştı. Ama Türkiye'mizin müdahale etmesi ve kendi devletimizin kurulması ile KKTC'de önemli sektörler oluşmuş. Turizm sektörü, hizmetler sektörü, çeşitli sanayi bölgelerimiz ve gerçekten üretken bir yapı oluşmuş. Tüm bunlara bağlı olarak gelişebilmemiz için Anadolu'dan asrın projesi olarak nitelendirilen denizden gelen suyu gördük. Biz şanslı kuşağız. Bunu göremeyenler oldu. 75 milyon metreküp su her yıl KKTC topraklarına akıyor. Bu bize büyük bir nimet ve zenginlik. KKTC'de her çeşmeden Anadolu suyu akıyor. Kurak bir iklimde sudan daha değerli bir şey olamaz. Suyu bir gün evinizde kapatsınlar perişan olursunuz. Şu anda Anadolu suyunun her çeşmeden aktığını görüyoruz. Bu suyun tarımsal faaliyetlerde de kullanılabilmesi için şu anda arkadaşlarımız çalışıyor. Kıbrıs meselesi nereden nerelere gelmiştir. Arkamızda koskoca Türkiye vardır. Müşterek menfaatlerimiz bizim güvenliğimiz Türkiye'den başlar, Türkiye'nin de güvenliği KKTC'nin güçlenmesinden geçer. Bizim politikamız budur. KKTC'ni yüceltmek, oradaki halkımıza refah ve mutluluk verebilmek, uluslararası camiada saygın yerimizi alabilmek. Onun için proaktif siyaset diyoruz. Onun için Doğu Akdeniz'deki mücadelemiz, Maraş açılımı,
Ercan'a direkt uçuşlar gibi hamlelerle moral, motivasyon, umut. Bütün bunlara bağlı olarak bütün bu söylemler, ileriye yönelik pozitif düşünceler ekonomiyi tetikleyen itici güçlerdir. Karamsar olursanız herkes şüphe eder. Benim ve Kıbrıs Türk halkına sahip çıkanların siyaseti önümüze bakacağız, moral ve motivasyonumuzu yüksek tutacağız. Çünkü biz güçlüyüz ve bu gücümüzü doğru yerde kullanırsak bu enerji ile Doğu Akdeniz'de Türkiye ile KKTC'nin birlikteliği milletimize güç katacaktır. Çünkü Türk milleti bunu hak ediyor."