DOĞU AKDENİZ’DE TÜRKİYE’NİN STRATEJİSİ

29 Ekim 2019 10:05 Dr.EMRE OZAN
Okunma
4307
DOĞU AKDENİZDE TÜRKİYENİN STRATEJİSİ

Doğu Akdeniz, sahip olduğu enerji kaynaklarıyla uluslararası siyasetin gündemindeki ağırlığını artırmaktadır. Keşfedilmiş ve henüz keşfedilmeyi bekleyen doğal gaz kaynakları pek çok devletin ve petrol şirketinin ilgisini çekmekte ve Doğu Akdeniz, yeni bir rekabet alanı hâline gelmektedir. Bölgede son dönemde yaşanan gelişmeler, Türkiye’yi denklemin dışına itmeye çalışan girişimlerin arttığını göstermektedir. Güney Kıbrıs Rum yönetimi ve Yunanistan, yanlarına İsrail ve Mısır’ı da alarak bölgede bir blok oluşturmaya çalışmaktadır. Geçtiğimiz günlerde, adı geçen bu dört ülkeye ek olarak İtalya, Ürdün ve Filistin’in katılımıyla Doğu Akdeniz Gaz Forumunun kurulmuş olması ortaya çıkan bu bloku gözler önüne sermektedir. Doğu Akdeniz’in önemini artıran bir diğer gelişmeyse Suriye iç savaşında sona gelinmesidir. Savaşın yarattığı belirsizlik ve istikrarsızlık nedeniyle enerji yatırımları yavaşlamıştır. Belirsizlikler ortadan kalktıkça yatırımlar, pazarlıklar ve iş birliği arayışları artmaktadır. Böylece, nüfuz mücadelesi Suriye’den Doğu Akdeniz’e doğru kaymaktadır. Suriye’de oluşacak yeni siyasal yapılanma ve güç dağılımı, bölgedeki enerji kaynaklarının kimler arasında ve nasıl paylaşılacağını belirleyecek bir potansiyele sahiptir. Herhangi bir küresel ya da bölgesel aktörün Suriye’de elde edeceği bir nüfuz ve etki, bu aktöre Doğu Akdeniz denkleminde avantaj kazandırabilecektir. Bu nedenle, pek çok aktör, Suriye’de nihai çözümün kendi çıkarlarına uygun şekilde gerçekleşmesi için çabalamaktadır. Kısacası, Doğu Akdeniz’deki enerji meseleleriyle Suriye’deki savaşı birbirinden ayrı ele almak kolay değildir. Türkiye açısından Doğu Akdeniz son derece kritik bir sorun yaratmaktadır. Birincisi, Suriye’deki kriz, Türkiye’nin güneyinde Akdeniz’e dek uzanan bir terör koridoru oluşması riskini ortaya çıkarmıştır. Türkiye, son yıllarda izlediği, sınırlarının ötesinde başlayan güvenlik stratejileriyle bu risklerin önüne geçmeyi büyük ölçüde başarmıştır.
İkincisi, Türkiye’nin enerji güvenliği ve bir enerji koridoru olmayı hedefleyen politikaları açısından Doğu Akdeniz’deki gelişmeler ciddi riskler yaratmaktadır. Türkiye bu alanda tek taraflı girişimlere itiraz etmekte ve oldubittilerin önüne geçmeye çabalamaktadır.
Üçüncüsü, Doğu Akdeniz Kıbrıs sorunu bağlamında büyük önem taşımaktadır. Kıbrıs Türk halkının çıkarlarının korunması Türkiye’nin önceliklerinden biridir. Türkiye’nin uzun yıllardır temel dış politika sorunlarından biri olan Kıbrıs sorunu hâlen çözümsüz bir vaziyettedir ve yaşanan gelişmeler çözüm için herhangi bir umut doğurmamaktadır. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de şu ana dek izlediği politika herhangi bir oldubittiye izin vermemek ve tek taraflı hamlelerin önüne geçmek biçimindedir. Bu politikanın özellikle Suriye bağlamında başarılı olduğu söylenebilir. Suriye’nin kuzeyinde, sınır hattı boyunca uzanan bir terör koridoru Türkiye tarafından defakto bir güvenli bölgeye dönüştürülmüştür. Bu güvenli bölge son zamanlarda Fırat’ın doğusuna taşınmak istenmektedir. Bu sayede, ABD’nin birtakım devletaltı yapılarla iş birliğine dayanan, Basra’dan Akdeniz’e uzanan bir enerji hattı oluşturma çabası önlenmiştir. Türkiye’nin Suriye’de izlediği strateji ABD’yi bu çabadan vazgeçmek ya da en azından bir süreliğine ertelemek zorunda bırakmıştır. ABD’nin Suriye’den askerlerini çekiyor olması, bölgede Türkiye ile daha yakın bir işbirliğine gideceği anlamına gelmektedir. Bu gelişmeler her ne kadar hâlen belirsizliğini koruyor olsa da uluslararası toplumun Türkiye’nin kararlılığını görmüş olduğu söylenebilir. Türkiye aynı kararlılığı Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetlerinde de göstermektedir. Bir süredir, ihtilaflı parsellerde gerçekleştirilmek istenen araştırma faaliyetleri Türkiye tarafından önlenmiştir. Doğu Akdeniz Gaz Forumunun kurulması sonrasında, geçtiğimiz günlerde yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısında konu gündeme gelmiş ve Türkiye tüm tedbirleri almaya devam edeceğini açıklamıştır. Türkiye, meseleye yüksek bir önem verdiğini ve ulusal güvenlik sorunu olarak ele aldığını uzun bir süredir göstermektedir. Bugüne dek, tek taraflı girişimlerin önüne başarıyla geçilmiştir. Ancak bu strateji geçici bir çözüm sağlayabilir. Türkiye uzun vadeli ve sürdürülebilir bir politikaya ihtiyaç duymaktadır. Bu politika Kıbrıs sorununun çözümü, Türkiye’nin doğal gaz arama çalışmaları, bölgeden çıkarılacak gazın hangi güzergâh üzerinden dağıtılacağı, Türkiye’nin genel anlamda enerji politikaları, devam eden süreçte hangi bölgesel ve küresel aktörlerle iş birliği yapılacağı vb. meselelere yanıt veren kapsamlı bir politika olmalıdır. Bu politikanın planlanmasında en ciddi sorun bölgesel ve küresel aktörlerin belirlenmesidir. Türkiye, Doğu Akdeniz’e kıyısı olan hemen hemen tüm ülkelerle ciddi dış politika sorunları yaşamaktadır. İsrail, Mısır, Yunanistan ve Güney Kıbrıs bir enerji bloku oluşturma çabasına girmişlerdir ve bu ekseni Türkiye’yle ilişkilerinde bir koz olarak kullanmaktadırlar. Türkiye bu bölgesel aktörlerle haklı ve anlaşılabilir nedenlerle uzlaşmazlıkları yaşıyor olsa da bütün bu sorunlar Türkiye’yi Doğu Akdeniz enerji denkleminde yalnızlaştırmaktadır. Türkiye’nin Orta Doğu politikalarında en önemli ortaklarından Katar bile Doğu Akdeniz doğal gazına ilgi göstermekte ve Güney Kıbrıs’la ortak biçimde araştırma faaliyetlerinde bulunmaktadır. Bu husus, Türkiye’nin bölgesel ortaklar bulmasının ve bu ortaklara güven duymasının zorluğunu göstermektedir. Bölgenin içinde bulunduğu konjonktür Türkiye’nin işini bir hayli zorlaştırmaktadır. Doğu Akdeniz politikasında küresel ortakların belirlenmesi de ciddi zorluklar getirmektedir. Türkiye uzun bir süredir ABD ve AB ile sorunlu ilişkiler yürütmektedir. Her ikisi de Doğu Akdeniz gazıyla yakından ilgilenmekte ve Türkiye’yi dışarıda bırakan bölgesel blokla birlikte hareket etmektedir. Dolayısıyla Türkiye’nin ortaklık kurabileceği küresel aktörler olarak Rusya ve Çin ön plana çıkmaktadır. Rusya, Suriye’deki iç savaşa dâhil olduğu günden itibaren Doğu Akdeniz’deki varlığını iyice pekiştirmiştir. Ayrıca Doğu Akdeniz doğal gazını kendi kaynakları için alternatif olabilecek ve Avrupa’nın Rus doğal gazına bağımlılığını azaltacak bir kaynak olarak görmektedir. Çin ise stratejik liman yatırımlarıyla bölgeye etki etmeye çalışmaktadır.