KALIN OĞUZ İLİ’NİN DEVLET SİSTEMİ VE SİLKİ YAPI
STATESISTEM OF THE GALIN OGUZ ELI AND CASTE OF STRUCTURE
Sabuhi HASANOV*
ÖZET
Makalede öncelikle Kalın Oğuz İli’nin devlet yapısında olan silki mesele hakkında yazılmıştır. Oğuzların kendi devletinde yaşanan devlet sistemi ve kamu-silki ilişkilerine az da olsa açıklık getirilmeye çalışılmıştır.Nahçıvan’ın da dâhil olduğu Kalın Oğuz İlitayfa (boy)ittifakını hatırlatan basit yapılı devlet idi.
Anahtar kelimeler: Oğuzlar, sağ, sol, devlet, görklü, karavaş, kul
ABSTRACT
Accordingto the article written about the problem of Galın Oguz proprietors of theestablishment of the state of the province. Oguz lesser extent, their staterelations in the public and proprietors tried to be updated. Nakhchivan isreminiscent of the simple structure, including the state union was thick Oguztribes.
Keywords. Oguz, State, gorklu, Gharavosh, slave
Giriş
Türk halklarının en değerli eserlerindenbiri de "Dede Korkut" destanıdır. Oğuzların yaşam tarzları ve kültürleri hakkında bu destanda pek çok bilgi vardır. Halk edebiyatının içeriği o kadar mükemmel kurulmuşturki, her kelime ve cümle kendisinde büyük bir sır saklamaktadır. İşte "Dede Korkut" destanı da bunlardan biridir. Eser dikkatle okuduğunda, destanın bazı boylarının, Türklerin İslam dinini kabul etmelerinden çok önce oluşmuş olduğu ve yaşadığı anlaşılmaktadır. Oğuz Türklerinin İslam dinini kabul ettikten sonra inançları değişmiş ve bu aynı zamanda onların yaratıcılığını büyük ölçüde etkilemiştir.Eserin ne kadar eski olduğunu söylemek zordur, kaybolmuş boylarda yaşanan olaylar, eserin varoluş tarihini daha da gerileri götürdüğü söylenebilir. Eski Oğuz illerinde yaşanan bu olaylar zamanla değişmiş ve bu döneme kadar ulaşmıştır.
Oğuzların yaşam biçimi esasen tarım ve hayvancılıkla bağlı olmuştur. Onların kurdukları devlet de esasen tayfa ittifakı esasında olmuştur. Buna rağmen devlet için temel özelliklerden biri orada toplumdaki farklı sınıfların mevcut olmasıdır ki, biz bunu "Dede Korkut" destanını incelerken görmekteyiz. Oğuzlarda toplumsal sınıfın kurulması ve devlet yapısı da Türk devlet geleneklerine dayanmaktadır. Öyle ki, Türkdevlet yapısı "sağ kanat" ve "sol kanat" olarak ikiye ayrılır. Lev Qmulyov bunu "teles-tarduş" sistemi diye adlandırır. Kağan esasen "sağ"da yani doğu bölgesinde, kendisinden sonra devlette ikinci adam sayılan “yabgu” ise "sol" yani batı bölgesinde iktidarda olur. Türklerin bu devlet yapısı bin yıllar boyunca bu şekilde devam etmiştir. Bu tür devlet yapısının en son örneğini Qacariyye Devleti’nde şahın veliahtının Tebriz'de oturması görülmektedir. (Azərbaycan Tarihi: 2010). Eserde Bayandır Hanının devletin birinci hakanı, Kazan Hanının ise "sol"bölge hakanı olarak görülmektedir. Bu nedenle "Dede Korkut" da Türk-Oğuz devlet sisteminin görülmektedir. Kalın Oğuz ilindede devlet esasen İç Oğuz (doğu kanadı) ve Dış Oğuz (batı kanadı) oluşmaktadır. Şunu da belitmek gerekirki, İslam dininin kabulünden önce Kağan'ın bölgesi, aslında devletin kurulduğu Hun, Göktürk,Uygur Kağanlıkları gibi özerk bölgelerden oluşurdu. İslam dininin yayılmasından sonra ise bu gelenekler çoğunlukla değişikliklere uğradı(Selçuklu, Osmanlı, Safevi vs.). Destanın son şekli,"İç Oğuz'a Taş Oğuz asi olup, Beyrek olduğu boyu beyan eder." boyunda Kalın Oğuz Eli’nin de eski Türk devletleri gibi ikiye parçalanarak tarih sahnesinden çıkması görülür.
Oğuzlar esasen askerî demokrasiye dayalı devlet kurmuşlardır. Eski Türk illerinde devletler tayfa ittifaklarından ibarettir. Bir süre varlığını saklamış İskit boyları da askerî demokrasiye dayanan devlet kurumu vardır. İskit toplumunun sosyal ve yönetim yapısı askerî örgüte uygun kurulmuştur (Öztürk: 2007). Prof. Dr. Kadir Kadirzade araştırmaları sırasında şöylebir sonuca varmıştır ki, Oğuz boyu iki divandan olmuştur: Alî Divan Hanlar Hanının divanı ve Beylerbeyi Kazanın divanı. Oğuz siyasi yapısında ikili teşkilat sistemi hâkimdir. Merkezî yönetim ve bu yönetimin altındaki töre hâkimiyetidir (Nahçıvan Regional İlm Merkezi: 2003).
Kabile aşiret ilişkileri yeterince güçlüydü. Sosyal düzen ise kabile yapısının dağılması,devletin kaçınılmaz niteliği olan hâkimiyetiyle birlikte ortaya çıkması ve nihayet feodal devletinin gelişmesinin erken aşaması hakkında şahitlik etmektedir(Dede Korkut Dünyası: 2014). Bu bağlamda araştırmacı Mensume Melikova fikrini katılmamak mümkün değildir.Çünkü, bazı boylardaki olayların gerçekleşmesi erken feodalizmin ortaya çıkması zamanına düşmektedir. Kabileler arası ve kabile içi ilişkiler karşılıklı yardım ilkesine ve Bayandır Han'ın yüksek hâkimiyetine tabiiyet üzerine kurulmuştur (Dede Korkut Dünyası:2014). Bayandır Han Ali yönetiminin diğer bir göstergesi ise onun vezirinin olmasındadır.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi herhangi bir devletin en önemli özelliklerinde biri toplumsal sınıfın varoluşudur. Bu "Dede Korkut"ta görülmektedir. Destanda isimleri geçen beyler, özgür insanlar, karavaşlar ve kulların olması Kalın Oğuz İli’nin de toplumsal sınıfa sahip bir devlet yapısı taşıdığının en önemli delillerinden biridir. Yapılan araştırmada ise, karşımıza ilginç gerçekler çıkmaktadır.Bu konuda Kalın Oğuz İli hakkında birkaç cümle söylenebilir.
Bilindiği gibi devletleri yöneten esas aile, yani hanedanın hâkimiyeti kendi elinde tutar. Kalın Oğuz İli’ni oluşturan esas sülalelerin ise tam isimleri işlenmese de burada dikkatimizi çeken bir söylem bulunmaktadır: “Görklü”
“Ağızaçub Öger olsam, üstümüzde Tanrı görkli
Tanrı dostu, din serveri Muhammed görkli”
Kâşgarlı Mahmud'un " Dîvânü Lugati't-Türk" eserinde de esasenkork sözü güzel anlamına gelmektedir(Atalay: 1984). Burada yani "Dede Korkut" destanında ise bu görklü, yani güzel sözü ile birlikte hem de sevgili anlamına gelmektedir. Eserin diğer bir bölümünde ise güzel anlamında kullanılmıştır.
“Ahirsıpara başıdır, "amme" görkli
Hecesinleyin düz okınsa, Yasin görkli”
Görüldüğü gibi görklü sözü birkaç anlamada kullanılmaktadır. Kanaatimizce eserin başlangıcında verilen görkli sözü ile daha sonra kullanılan görklü sözü arasında hiçbir fark yok. Görkli sözü esasen güzel, zarifanlamlarına gelmekle beraber hem de gösterişli,ulu, kutsal anlamlarını da ifade etmektedir. Destanın başlangıcında daha çok rastlanan görkli sözü,övülen anlamında da kullanılmıştır.
“Dizin basub otururken helal görkli. Dölümünden ağarsa, baba görkli.
Beyaz sudin doya emzirse, ana görkli.
Yanaşub yola girince kara Buğur görkli.
Sevgili kardeş görkli.”
Ancak görklü sözü destanın başlanğıcından sonra verilmiştir. Oğuzlar karşılaştıklarında birbirlerine görklü diye hitap ederlerdi. Kanaatimizce görklü sözü Oğuzlarda özel olarak daha soylulara denir ki, buna sebeb ise Oğuzların kendilerini diğer aşiretlerden üstün tutmasıdır. Burada görklü kelimesi ulu ve soylu anlamına da gelmektedir. Oğuz yiğitleri kendilerini tanıtırken: - Kaba elem alan hanımız Bayandır Handerler. Anlaşılan Oğuz'un devlet bayrağı Bayındır’a aittir. Demek ki bu hâkimiyetdaha çok yüksek manevi değerlere dayalı bir hâkimiyet olup saltanat ile bir ilgili yoktur. "Begil oğlu Emran’ın boyunda" Bekil’in hanını Bayandır hanı kral, Tanrı'nın gölgesi adlandırır (Nahçıvan Regional İlmMerkezi: 2003). Prof Dr.Kadir Kadirzade, Oğuzların hâkimiyetini manevi değerlere dayalı bir hâkimiyet adlandırması da bizim fikrimizdan onaylanmaktadır. Elbette ulu Tanrı'nın gölgesi bile diğerlerinin yanında daha büyük manevi değerlere sahip olmak anlamına gelmektedir. Bayandır Hanın sadece birkaç boyda hatırlanıp diğerlerine göre siyasi sahnede fazla görünmemesine rağmen kimliği âdeta ilahîleştirilmiştir (Kitabi Dede Korkut Mekaleler :2004). Erki Han,hâkimiyetin asıl sahibi Duman Han’a verirken "Krallık tahtı bunun için ulu Tanrı tarafından seçilenlere ve onların neslinden olanlara layıktır. Şu bir gerçek ki, bu kökten gelenler asla yanılmazlar, ama ben yanılabilirim(Hacıyev: 2004). Buradan da görüldüğü üzere Alî hâkimiyet, uluTanrı tarafından kutsallaştırılmıştır. UluTanrı,seçilen sülaleyi görklü, yani erdemli,kutlu, bilge olarak ödüllendirmiştir. Türklerin yasası da değerli olan her bir varlığı korumayı ve onu yüceltmeyi gerektirir. Yasalara ve dediklerin uymak her Türkiçin temel şartlardan biridir. Timur'un siparişiyle yazılan"Zefername"de kendisinden "Tahtta oturmak üzere Allah tarafından seçilmiş kimse olarak." bahsediryor ve kendisini tanrısal meşhuriyete sahip olduğunu dile getirtmiştir. Bu siyasi bilinç ve anlayış, İslamiyet öncesi Türk devletlerinde Tanrı tarafından seçilmiş soydan gelen bir kimseye verildiği inancı ile paralellik göstermektedir (Yüksel: 2009). İlave etmek gerekir ki Anadolu Türkçesinde görgülü sözü, yasalara uygun davranan, edep erkân bilen, kültürlü olan anlamında kullanılmaktadır. Demek görklü olanlar uluTanrı'nın koyduğu yasalara uygun davranan ve onu muhafaza edenlerdir.
Yahudiliği kabul etmiş Karaim Türklerinin dualar kitabında körklü sözü aslında ulu, kutlu anlamında kullanılmaktadır. Ayruqsı da körkli evimiz, maxtadılar Seni atalarımız, boldı küynegine otnınq da cümle suklançılarımız boldı veranlıqqa. (Atalarımızın Sana hamd ettikleri yer, kutsal, şanlı mebedimiz yandı, Güzel binalarımız harabe kaldı) (Tuncay: 2001).
Uçun Koca oğlu Segrek boyunda ise kardeşinin hapiste olduğunu ondan sakladıklarına göre annesine mısralarda dikkati çekmektedir.
“Siyah çelik uz kılıcım tutaydım
Gafilce Körklü başın keseydim”
Ve aynı boyda kardeşi Egrek henüz tanımadığı kardeşinin yattığını görürken,belindeki kopuzdan onun Kalın Oğuz İli’nden olduğunu anlar.
“Gafil olma görklü başını kaldır, yiğit.
Alagözün açgil, igit.”
Buradan da görüldüğü gibi görklü hem de ululuk veya gösterişli anlamına gelmektedir. Şöyle anlaşılıyor ki Kalın Oğuz İli’nin seçkinleri kendilerine görklü diyorlardı. Begil oğlu Emran’ın boyunda Begil’in ayağının kırıldığını haber veren casus Tekür’e gizlice körklü başını kesmesini söyler. Begil’in oğlu ise Tekür’e karşı savaşa giderken babasına siyah çelik kılıcını ver bana, gizlice başlar kesim senin için, der. Buradan da anlaşıldığı üzere, Oğuz ilinde görklü sözü sadece Oğuzlarda kullanılmaktadır,Oğuz olmayanlar da ise görklü sözü kullanılmamaktadır. Kan Turalı boyunda Selcan Hatunu sarı elbiseli kadın olarak adlandırılmaktadır. Kan Turalı öyle ki,düşdiler işrete meşgul oldılar, yediler içtiler bundan sonra Selcan Hatun görklü diye anılmaya başlandı.
Görklü sözüne "Kara Han soyu ve Buğra Han hakkında Oğuzname"de derastlıyoruz,burada ise Görklü Yahşı Hanım Avşarilinden olan Eğrence’ninkızının adıdır (Asker: 2013). Anadolu'da güçlü bir devlet kuran Bayat boyundan Dulkadirlilerin de aşiretlerinden birine de Körklü denmektedir (http://yorturk38.blogspot.com/2013/02/herikli-turkmenleri-selma-turkyilaz.html). Görüldüğü gibi Kalın Oğuz İli’nin alî zümresinin bir birine yönelik kullandıkları görklü sözü ululuk, kutsal ve sevgili anlamında kullanmaktadır.
"Dede Korkut"tada birkaç kez kullanılan görklü sözünü araştırırken şöyle bir sonuca varılmıştır:Diğer milletlerde de Tanrı tarafından sevilen, ululaşdırılan anlamında kullanılmaktadır.
Hatırlatmak gerekir ki, Türk hakanları da kendilerini kutluk (kutsallık), bilge (bilgili) gibi lakaplar alarak, Tanrı'nın onları diğerlerinden farklı ve daha üstün kıldığını göstermektedirler.
Oğuzların yüksek silkinden sonra gelenler Oğuz Türklerinden olsalar da burada esasen ittifak şeklinde birleşenler öngörülmektedir. Beyrek Kazan Han'ın kurduğu düğünü şöyle tarif etmektedir:Adı gördek koymuş, sağda oturan sağ beyler, solda oturan sol beyler. Dışarıdaki inaklar,dipte bulunan özgü beyler. Buradan da görüldüğü gibi, Kalın Oğuz İli’ni oluşturan yüksek silkten aşağıda inaklarve has beyler dururlar. Belirtmek gerekir ki, bütün Türk devletlerinde devlet bir önderlik etrafında birleşerek ortaya çıkarki, bu da esas topluluğun diğerlerinden daha geniş haklara sahip olmasına yol açmaktadır.
İlin esasını oluşduranlar ise özgür insanlardı. Bunlardan biride Kazan Han'ın evinin yağmalanması boyundaki Karaca Çoban. Karaca Çoban'ın yardım teklifini reddeden Kazan Han daha sonra ona imrahor unvanı vermekte, bu da onun özgür insanlardan biri olduğuna bir örnektir.
Türklerde alîsilkten ve beylerden aşağıdatesisi olanlara siyah topluluk denir ki, bu hâlâ bizim dilde kullanılan sözlerden biridir. Destanda Bayandır Han siyah kitlenin kaplanı olarak adlandırılmaktadır. Belirtmek gerekir ki siyah topluluk sözü çok eski zamanlarda kullanıyordu. Sümerliler basit halka Karabaşlar diyorlardı. Kâşgarlı sözlüğünde ise karabaş,kölelere verilen bir isimdir ve siyah baş anlamındadır. Besin Atalay ise kölekelimesini düğün gecesi gelinle birlikte gönderilen hizmetçi kadın, sağdıç,köle ve cariye anlamına geldiğini söylemektedir(Atalay: 1986).
Göktürk Yazıtları’nda ise siyah budun gibigeçen bu söz "Dede Korkut"ta anılan karavaşla benzerliği vardır. Kül Tigin Abidesi’nde şöyle yazılmıştır: "Tüm siyah Türk halkı öyledemiş. Elli halk idim ilim hanı? Kime el kazanıyorum? demiş. Halklı halk idim halkım hanı? Hangi hakana iş güç vereyim. Öyle demiş Tabgaç halkına yağı olmuş (Recebov,Memmedov: 1993). Kül Tigin Yazıtları’nda ise Türk kara kanuk budun itinu gibi içermektedir. Buradan da görüldüğü gibi siyah budunla Aşına hanedanlığı arasındaki ilişki esasen ikincinin kutsal sayılmasıdır ki, "Dede Korkut"ta aslında görklü şeklinde kullanılmaktadır. Bilge hakan için dikilen anıtta, "Tanrı tek Tanrı yaratmış Türk Bilge Kağan sözüm budur." denilerek aslında Tanrı tarafından yüceltilmiş anlamı verir ki, bu da görklü sözüne daha çok yakındır (Recebov, Memmedov: 1993).
Siyah budun esasen yüksek silkten altındaki tabakanın adıdır. Aslında burada köle değil çoğunluk sayılır ki,"Dede Korkut"daki karavaşlarla bazı istisnaları çıkınca aynı konumdadır. Göktürk alfabesi kullanmış daha bir Türk hakanlığı olan Uygur Hakanlığı da Moyon türün abidesinde siyah Budunum öldün yazılmıştır (8, s.150). Görüldüğü gibi Türkillerinde olduğu gibi hakim sülale Tanrı tarafından kutsanıldığı için devleti onlar kontrol ediyorlardı, siyah topluluk ise onlara hizmet ediyordu. Bu Sümer’de Anunakilere hizmeteden karabaşlarla aynıdır. Destanın varoluş yerleriden biri olan Azerbaycan ve Anadolu bölgesinin Sümer’e yakın olması burada yaşayan proto türklerin de hayatını etkilemiştir. Yunus Oğuz yazıyor ki, Sumerlerle komşu olan Türk dilli soyların dilleriyle Sümer dillerinin birbirleriyle etkileşimi oluşmuştur(Ağasıoğlu: 2006). Bunun içinde köle silkinin oluşması da bu ilişkilerden doğa biler. Not edelim ki, Med (daha sonra Ehemeni) Kralı I. Kir Babilistan’ı ele geçirmek için gönderdiği karabaşlara adil davranıyordu(Ağasıoğlu: 2006).
Destanda karavaş sözü birkaç kez kullanılmıştır. Onların kullanmayerlerine göre ise özelliklerini ele alalım.
“Karavaşdon geyürsen kadın olmaz.”
Destanda anılan bu atasözünde karavaş sözü kadın hizmetçi anlamına gelmektedir.Demek ki, karavaşlar esasen hizmetçilere ait olmuştur ve onlar yüksek silkin yarı özgür görevlileriydi. Kan Turalı aydır "Baba,yelisi gazla atıma eyer salayım,kanlı kafer iline akın çapayım. Baş kesim, kan dökeyim. Kâfire kan kusturayım. Kul-karavaş getireyim hüner göstereyim. "Salur Kazan'ın oğlu Uruz için kırk baş kul,kırk kırnak cariye azat etmesi de aslında karavaşların kullardan daha özgür mevkii sahip olduğuna bir nişanedir. Buradan da anlaşıldığı gibi karavaşlar kullardan bir basamak yukarıda durmuşlar. Destanın diğer bir boyunda ise kadın elini eline vurdu, karavaşa söyledi, karavaş çıkıp kapucuya söyledi yazılması fikrimizi teyit etmektedir.
Kalın Oğuz İli’nin en alttabakasında ise kullar durmaktadır. Destanın hiçbir yerinde kullara karşı zulüm veya eziyetten söz edilmez. Aksine bazı boylarda köleleri azat edilmesi hakkında bilgiler var. Belirtmek gerekir ki Türklerde kulların durumu o kadar da kötü olmamıştır. Göktürk hakanı Şabolio hana Çin'in vasalı olmayı teklif etmişti. Han, vasalın ne olduğunu sorunca ona kul anlamına geldiğini söylüyor. Han cevap şöyle verir: "Ben Sema oğlunun kulu olmakla kendimi mutlu hissediyorum."(Kumulyov:1993). Göktürk Devletide diğer Orta Asya Türk devletleri gibi basit yapılı sistemle yönetiliyordu ki, Kalın Oğuz Eli’nde de biz aynısını görüyoruz. Orada bulunan asilzadeler askerî birlik düzenlemekle devlet idaresinde önemli rol oynuyorlardı ki, biz bunu Segregin Elince Kalesi’ne kardeşini kurtarmak için gelirken Bayandur Han'ın ona yardım vermesinde görüyoruz. Askerî yürüşlerden elde olunankullar silkin en altkatında yer alıyordu. Özgür adamlar ve asilzadelerle birlikte Turkyut toplumu askerî esirlerden birlikte kulların davarlığından haber verir (Kumulyov:1993).
Görüldüğü gibi, Kalın Oğuz İli’nde de Oğuzlar kendilerini diğer aşiretlerden üstün görmüşlerdir. Aslında bu tüm ülkelerde görülen bir belirtidir. Eğer herhangi bir hanedanın hâkimiyeti Tanrı’nın talimatlarına uymazsa ömrü pek uzun olmaz. Begil’in Kazan Han'dan incindiğini kadını ona krallarTanrı'nın gölgesidir demekle aslında hanların kutsallığına işaret etmektedir.Türk edebiyatının en değerli sayfalarından olan "Kitab-ı Dede Korkut"destanında da bu fikir kabul edilmektedir.
KAYNAKÇA
1. Kitabi-Dede Qorqud(esil ve sadeleşmiş metinler), Bakı, 2004, s. 376.
2. Lev Qmulyov, Qedim Türkler, Bakı, 1993, s. 533.
3. Firudun Ağasıoğlu, Qedim Türk Eli Saqa-QamerBoyları,Bakı, 2006, s. 80.
4. Rukiye Öztürk, Grek ve Latin Kaynaklarına GöreIskit, Sarmat veAvropa Hunlarında Askeri Kültür,(MÖ V. yy-MS VI. yy), Ankara, 2007, s.146.
5. Yunus Oğuz, Qedim Anadoluve Azerbaycan Türkleri, Bakı, 2002, s. 115.
6. Dede Qorqud (Meqaleler), Bakı, 2004, s. 240.
7. Besim Atalay, Divanü lüğati’t-Türk Dizini, Ankara, 1986, s. 464.
8. E. Recebov, Y. Memmedov, Orxan-Yenisey Abideleri, Bakı, 1993, s. 400.
9. Efzeleddin Esger, Oğuzname Yaradıcılığı, Bakı, 2013, s. 340.
10. Naxçıvan RegionalElm Merkezinin Eserleri (VII buraxılış), Bakı, 2003, s. 254.
11. Dede QorqudDünyası (Meqaleler), Bakı, 2004, s. 238.
12. Asif Hacıyev, Dede QorqudKitabi: Acilimlar veMeqaleler,Bakı, 2004, s. 209.
13. Bextiyar Tuncay, X Esre AidXezer Metnleri Ve Onların Dili Haqqında (Elyazma Hüquqnda), Bakı, 2001, s. 85.
14. http://yorturk38.blogspot.com/2013/02/herikli-turkmenleri-selma-turkyilaz.html
15. Azerbaycan Tarixi, XIX-XXI Esrin Evveli(Ali Mektebler Üçün Mühazireler Kursu), Bakı, 2010, s. 545.
16. M. Ş. Yüksel, TimurlulardaDin Devlet Ilişkisi,Ankara, 2009, s. 252.
* AMEANaxçıvan Bölmesi, AraştırmaGörevlisi, E-mail: hsebuhi.13@gmail.com