Akif ve Safahat
Mehmet Akif; namuslu, şerefli bir hayat yaşadı. Onun edebiyatı, hayatından büyük değildi. Gerçekten de yazdıklarından daha büyük insandır o. Yine de yazmasaydı biz onu arkadaşlarının anılarında geçen bir isim olarak belki bilecektik. Büyük yazarların kimlikleri, dile getirişlerindeki başarıyla ölçülür. Akif’in ahlakı ve dünya görüşü, bütünlüklü inanç adamlılığı bize kaleminin ışığından yansıyınca mana kazanıyor. Ahlak kelimesiyle ahlak kavramı arasındaki bütün köprüleri berhava edip “afazik bulantılar” yaratan zamanımızın “yüksek nutukbazları”na karşılık onun sözleri ve yazıları, ne büyük ders ne büyük nimet ne büyük tesellidir bizler için. Yazarlığın çok önemli bir “isteklendirme”si de dile getirişin sadece zamandaşlarla değil gelecek kuşaklarla da paylaşılacağı duygusu ve umududur. Yazarlar; fikirleri, konuları, düşünceleri, dünya görüşleri, temalarıyla birlikte daha çok dilleriyle ölçülürler.
Akif için söylenen “Onun hayatı yazdıklarından daha büyüktür.” sözü, “edebî ahlak” bakımından tabii ki takdire değerdir. Ama o yaşadığı “aktif ahlak”ı, Safahat’ta olduğu gibi yansıtmasaydı, bugün biz onu bilmeyecek, konuşamayacak, paylaşamayacaktık. Büyük ve güzel insanların “marka değerleri”, onları nutkun “dolgu maddesi” yapmaktan elbette yeğdir.
Bu düşünceler ekseninde, Akif’in “dil tutumu” ve özellikle de Safahat’ın “kelime evreni”yle ilgili kısa bir inceleme ve değerlendirme yapmak istiyorum.
Akif’in Safahat’ı, yedi ciltten ibarettir. Birinci cilt 1911 tarihlidir ve adı Safahat’tır. Yedi cildin en hacimli olanı bu ilk cilttir. Edebiyatımızın en parlak manzum hikâyeleri, bu ciltte toplanmıştır. Bu manzum hikâyeler; dinî, millî, ahlâki ve eğitici metinlerdir. İbret yönleri daima ağır basar. Gerçekçilik, samimiyet ve söz ustalığı, hikâyelerin tamamı için söz konusudur. İkinci cilt, Süleymaniye Kürsüsünde (1912): Bu cilt,tek parça bir şiirdir. İçinde, Süleymaniye’ye yapılan bir yolculuk ve çevre tasvirinden sonra Türkistanlı idealist bir vaiz ve kültür adamı olan Abdürreşid İbrahim Efendi’nin yürek dağlayıcı vaazı anlatılır; Üçüncü kitap olan Hakkın Sesleri (1913)’nde Osmanlı topraklarındaki gerilik ve kıyım, halkın şuursuzluğu, ana temalar olarak görülür. Dördüncü cilt Fatih Kürsüsünde(1914), Beşincisi Hatıralar (1917); Altıncısı Asım (1924); Yedinci ve son cilt ise Gölgeler(1933)’dir.
Safahat’ın yedinci cildinden sonra, Safahat ciltleri içinde bulunmayan şiirler yer alır...