SAZANOV’UN DÖNÜŞÜ VE BRZEZİNSKİ’NİN GERÇEKLEŞEN KEHANETİ

05 Şubat 2016 14:15
Okunma
3552
SAZANOVUN DÖNÜŞÜ VE BRZEZİNSKİNİN GERÇEKLEŞEN KEHANETİ

 
 
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
 
Türkiye-Rusya arasında yaşanan uçak krizine bakıldığında görünen, sadece iki aktör... Olay da Türk hava sahasını ihlal eden bir Rus savaş uçağının düşürülmesi gibi gözüküyor. Oysa sorun çok daha derin bir anlam ve boyuta sahip ve aynı zamanda yüz yıllık bir geçmişe...
Adım adım gitmek gerekirse... Olayın geçtiği yer neresi? Suriye.  Düşürülen de Suriye’den kalkan bir Rus Su24 tipi savaş uçağı… Peki bu Rus savaş uçağının Suriye’de ne işi var? Kimleri, kimin adına öldürüyor? Gerçek hedefleri ne?
Rusya içinde ve dışında birçok sorun ile uğraşırken niçin savaş gemilerini ve uçaklarını Suriye’ye gönderme gereği duyuyor? Üstelik gönderdikleri sadece bunlarla da sınırlı değil. Kendi askerlerinin yanında birtakım milisleri de buraya taşıyor. Kadirov’un açıklamalarını dikkatle takip etmekte fayda var.
Rusya “IŞİD ile savaşıyorum.” diyor. O zaman bölgede terörist diye öldürülen bebekleri, kadınları, yaşlıları nasıl izah etmek gerekir? Niçin Türkmenleri hedef alıyor? Bizzat IŞİD tarafından hedef hâline getirilen, katledilen ve yurtlarından çıkartılmaya çalışılan Türkmenler ne zamandan beri IŞİD oldu?
Peki, bu savaşın tarafları kimler? Bir tarafta Suriye, İran, Rusya, Hizbullah, PYD/YPG; diğer tarafta ise başını ABD’nin çektiği Batı dünyası, onların bölgedeki taşeron örgütü IŞİD, Körfez ülkeleri vb. Çok ilginç bir kompozisyon değil mi sizce de?
Hedef hâlindeki İslam dünyasındaki Müslümanlar, Hristiyan ülkelerin kendi coğrafyaları üzerinde yürüttüğü paylaşım savaşında farklı saflarda karşı karşıyalar. Peki, Müslüman ülkeler niçin karşı karşıya? Kimi kimden, kimin adına ve hangi kimlikle korumaya çalışıyorlar? O zaman işlerine geldiklerinde hatırlattıkları İslam kardeşliği ne anlama geliyor?
Sorularımıza devam edelim. Öldürülenler kim? Müslümanlar. Öldürenler kim? Müslümanlar ve Hristiyanlar. Bu nasıl oluyor? Eğer ortada Bush’un bahsettiği bir “haçlı seferi”, Batı’yı tek ve üstün bir medeniyet olarak kabul eden ve “ötekilere” yönelik bir dayatma, “medeniyetler savaşı” söz konusu ise o zaman bu tabloyu nasıl izah etmek gerekiyor? Daha da önemlisi, peki Türkiye nerede?
Cevaplayalım. Süreçte büyük bir hayal kırıklığı yaşayan Türkiye yalnız ve istemediği kötü bir tercihe zorlanıyor. Aynen Birinci Dünya Savaşı sürecinde olduğu gibi… Nitekim Rusya ile yaşanan kriz de bunun bir sonucu. Dolayısıyla, “değerli yalnızlık” olarak adlandırılan “pasif tarafsızlık politikası”nın hiçbir karşılığı yok. Ve bundan dolayı da hedef konumunda ve etrafındaki çember her geçen gün daraltılmaya çalışılıyor.
Diyarbakır’da gerçekleştirilen provokasyon, bu çemberin içeriden de daraltılmaya başlandığının en temel göstergelerinden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Hem de Rusya’nın Türkiye’ye karşı intikam naraları attığı bir dönemde...
Oysa bu çember sadece Türkiye’ye yönelik değil. Türkiye, hedefte aysbergin görünen yüzü... Asıl hedef, Orta Doğu-Kuzey Afrika merkezli İslam dünyası. Eğer Türkiye kalesi düşerse İslam dünyası en az bir yüzyıl daha kendine gelemez. Nitekim Osmanlı sonrası başta Orta Doğu coğrafyası olmak üzere İslam dünyasının durumu ortada… Türkiye Cumhuriyeti sonrasını eminim pek çok kimse düşünmek bile istemez...
Bilindiği üzere, aynı zamanda İslam birliğinin adresi olan İstanbul, İstanbul olmaktan çıkartılıp bu coğrafyada farklı adlarda ulus devletçikler kurulmaya başlanınca coğrafyanın çöküşü de kaçınılmaz oldu.
İslam jeopolitiği üzerinde yürütülen “Çatıştır-böl-yönet.” mantığı varlığını devam ettirdiği sürece de bu coğrafyanın kendine gelmesi mümkün değil. Bu mantığın genel adı emperyalizmdir. Özel ismi ise “Sykes-Picot-Sazanov”dur. Yüzyıl önce İstanbul’un doğusunu hedef alan “Şark Sorunu”nun bir diğer adıdır. “Sykes-Picot-Sazanov” Antlaşması’nı anlamadan; bugünü, bugün uygulamaya konulmuş olan “Büyük Orta Doğu Projesi”ni ve dolayısıyla yarını anlamak mümkün değildir.
Rusya’nın Suriye’ye dönüşü de bugüne kadar Sykes-Picot olarak anılan düzende eksik olan Sazanov ayağının tamamlanması ya da “tamamlatılması” girişimidir. Gürcistan sonrası Kırım ve şimdilerde Suriye’de elde ettiği kazanımlar bunun birer sonucudur. ABD, Rusya’ya “Kontrollü Çok Kutuplu Dünya Projesi” noktasında gaz vermektedir. İkinci Dünya Savaşı sürecinde olduğu gibi Rusları yine kullanmaktadır.
Ruslar bir kez daha oyuna gelmiştir. Rusya açısından bu “Avrasya Birliği Projesi”nin ve “Yakın Çevre Politikası”nın sonudur. Çünkü Türkiye sigortasını kaybetmiştir. Dolayısıyla, sonu gelen sadece bu proje değildir. Brzeiznski’nin “Büyük Satranç Kitabı”nı Kremlin’dekilerin bir kez daha okumasında fayda var. Anlaşılan o ki bu kitapta yazılanları çok çabuk unutmuşlar!